Cumartesi, Haziran 11, 2011

Hakkari











Gece Manzarası - Hakkari


Kar altında Hakkari

Sümbül Dağı



Bay Köy'den Sümbül Dağı

Bay Köy'den Sümbül Dağı

Cudi Dağı

Zap Suyu

Hakkari - Van Karayolu


Hakkari Yüksekova ''Gevaruk Yaylası'' ındaki Kaya resimleri ve Dikilitaşlar


Hakkari Dikilitaşları






Hırvata (Büyük Çiftlik) Kalıntıları

Coğrafi Bilgiler

Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Hakkari, doğuda İran, güneyde Irak, güneybatıda Mardin, batıda Siirt, kuzeyde de Van illeri ile çevrilidir. Türkiye’nin en çok engebeli ve dağlık yörelerinden birinde yer alan Hakkari’nin büyük bir bölümünü oluşturan dağlar, batı-doğu yönünde uzanır. Güneydoğu Torosların bu ildeki uzantıları Hakkari Dağları’dır. Hakkari Dağları’nın il sınırı içerisinde kalan kolları, Botan, Habur, Büyük Zap (Çığlı) akarsuları ve kollarının vadileri ile parçalanmıştır. Bu vadiler çok dar ve diktir.
Hakkari Dağları, Büyük Zap Suyunun batısında ve doğusunda olmak üzere iki kısma ayrılır. Büyük Zap Suyunun batısındaki yükseltiler; Karacadağ (Termo Dağı 3.275 m.), Tanintanin Dağı (3.055 m.), karadağ (3.752 m.) ve Altın Dağı’dır (3.356 m.). Zap Suyunun doğusundaki yükseltiler ise daha yüksek ve yalçın doruklardan oluşmaktadır. Cilo Dağı Hakkari’nin doğusundaki Sümbül Dağı (3.607 m.) başlar. Cilo Dağı’nın en önemli yükseltileri, Uludoruk (Reşko-Gelyaşin) (4.135 m.), Suppa Durek (4.060 m.), Kareğri Sivrisi (3.900 m.), Maunsell Sivrisi (3.850 m.), Koşe Durek (3.700 m.), Karakülah Doruğu (3.750 m.) ve Gelyano Doruğudur (3.650 m.). Cilo Dağı Türkiye’deki ana karanın en yüksek noktasıdır. Hakkari Dağları Şemdinli yöresinde İran sınırındaki dağlarla birleşir. Buradaki önemli yükseltiler Mordağ (3.807 m.), karadağ (3.197 m.) ve Çimen Dağıdır (3.170 m.). Yüksek kesimlerinde buzullara ve göllere rastlanan bu dağların dorukları sürekli karlıdır.

Hakkari toprakları Dicle Havzası içerisinde yer almaktadır. Dicle’nin kollarından Zap Suyuna dökülen Nehin ve Şemdinli gibi çaylar tarafından parçalanmıştır. İlin en önemli düzlüğü Yüksekova’nın kuzey ve doğusundaki dağların yamaçlarından doğan Nehil Çayının oluşturduğu Gevar (Yüksekova) Ovası’dır. İlde ovaların sınırlı olmasına karşılık platolar daha geniş bir alanı kaplamaktadır. Dağların yüksek kesimlerinde platolar uzanmaktadır. Bu düzlüklerden başlıcaları Nordüz, Faraşin, Mirgezer ve Mendin’dir. Nordüz Platosu’nun çok küçük bölümü , Hakkâri sınırları içerisinde kalmaktadır.Van’nın Çatak yöresinde başlayan plato Hakkari il merkezinin kuzeyindeki Karadağ’a dek uzanır.Güneybatıda , Beytüşşebap yöresindeki Feraşin platosuyla birleşir. Nordüz Platosunun , en alçak yeri 2.100 m. en yüksek yeri 2.750 m. civarındadır.

İldeki dağların doruklarında ve doruğa yakın yerlerinde çok sayıda göl bulunmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri Uludoruk Buzulunun kuzeydoğusundaki Gelyana Gölüdür.
İl merkezinin denizden yüksekliği 1.720 m. dir. Yüzölçümü 7.228 km2 olup, toplam nüfusu 236.581’dir.

İlde ekonomi ekilebilir alanların azlığı ve iklimin sertliği nedeniyle büyük ölçüde hayvancılığa dayalıdır. Hayvancılık genellikle yaylacılık yöntemiyle yapılmakta olup, küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır. Hayvansal üretime dayalı otlu peynir, teleme peyniri, kıl, yapağı ve deri üretilir. Arıcılık da yapılmaktadır.
Sınırlı miktarda olmakla birlikte Yetiştirilen bitkisel ürünler ise, buğday, arpa, mısır, darı, çeltik, şeker pancarı, tütün, nohut, fasulye, soğan ve patatestir. Sulanabilen yörelerde de ceviz, elma, armut, nar, üzüm ve dut yetiştirilir. İldeki sanayi tesisleri Yüksekova’daki Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) Sekmama işletmesi ile Et ve Balık Kurumu tarafından yaptırılan Van Et sanayi Müessesine bağlı kombina, Şemdinli’de tütün bakım evi, merkezdeki oto bakım ve onarım atölyeleridir. 1968’den bu yana kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınan Hakkari, 1970’lerde ulaşım olanaklarının geliştirilmesi ile ülke pazarına açılmaya başlamıştır.


Tarih

Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar, (MÖ. 100.000-40.000) Orta Paleolitik Çağda yörede geçici bir yerleşmenin olduğunu göstermektedir. Bu yerleşim Neolitik dönemde de sürmüştür. Bölgedeki yerleşmenin Neolitik dönemde de sürdüğünü ortaya koyan belgeler, il sınırları içinde değişik yerlerde bulunan kaya resimlerdir. Bu resimlerin önemli bir bölümünü Hakkari’nin güneydoğusundaki Gevaruk vadisinde bulunanlar oluşturmaktadır. Bu vadide, 2600 metre yükseklikteki bir çok kayalara kazınmış 1.000 dolayında resim bulunmuştur.
Neolitik dönemde Hakkâri yöresinde yaşayanların avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraştıklarını belgeleyen bu resimler, İspanya ve Kuzey Afrika’da bulunan kaya resimleriyle büyük benzerlik göstermektedir. MÖ.7000’den itibaren yerleşime sahne olan Hakkari yöresi Urartular, Asurlular, Kimmerler, Medler ve Perslerin egemenliği altında kalmıştır. Daha sonra Atropaten Krallığı, Seleukos ve Part egemenliğine girmiştir. MÖ.II.yüzyılda Hakkari yöresinin doğu kesimi Atropaten, güney kesimi de Gordia ismi ile anılmakta idi.

MÖ.I.yüzyılda Romalılar ile Partlar arasında çekişmeye neden olan yöre, Arsaklılar yönetiminde Moksuan adı ile anılmıştır. MÖ.III.yüzyılda Romalılar ile Sasaniler arasında, MÖ.IV.yüzyılda da Bizanslılar ile Sasanilerin çekişmelerine sahne olmuştur. VII.yüzyılda Arap akınlarına uğramıştır. Ardından Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevilerin akınlarına uğramış, ancak dağlık yapısı nedeni ile çok fazla etkilenmemiştir. Genellikle bağımsızlıklarını koruyan aşiret beyliklerinin merkezi olmuştur.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) önce, 1054’te Tuğrul Bey yönetiminde Van gölü çevresine dek gelen Türkmenler, Çoruh Vadisinden Parhan Dağlarına uzanan yöreye akınlar yapmışlardır. Bu arada Hakkari’yi de bir süre ele geçirmişler, ancak kent halkının büyük tepkisi ile karşılaştılar. Bir süre sonra Hakkari ve çevresinde Musul Atabeleri (Zengiler) egemenlik kurmaya çalışmışlar, 1142’de İmadeddin Zengi (1127-1146) Hakkari’ye bağlı Aşup (Calap) Kalesini ele geçirmiş, kalenin yerine, kendi adını verdiği İmadiye Kalesini kurmuştur. Yörede egemenlik kuran aşiretlerin en önemlileri, Pınyanişler, Zibariler, Dımbilli Zazaları ve Ertuşiler’dir. İmadiye Beyliği 1402’de Hakkari beyliğinden ayrı olarak kurulmuş ve varlığını 300 yıla yakın bir süre korumuştur. Bu beyliği yönetenlere, kurucusu Bahaddin Bey’in adından dolayı Bahaddinan Beyleri denilmiştir. Abbasi soyundan geldiklerini öne sürmelerine karşın, bu beylerin kökenlerine ilişkin fazla bir bilgi bulanmamaktadır.
Hakkari 1534’te Osmanlı yönetimine geçmesine karşın 1535’te yine Safevilere bağlanmıştır. Bu durum, Hakkari’nin uzun süredir savaşmakta olan İran ile Osmanlılar arasındaki sınır bölgesinde bulunmasından kaynaklanmıştır. Her iki yan da, yöredeki aşiret beylerine çeşitli ödünler vererek bölgeyi ellerinde tutmak istemişler, bu nedenle de Hakkari ve çevresi Osmanlılar ve Safeviler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Hakkari’nin İmadiye ve Şemdinli kesimleri ise uzun bir süre Şembu Beylerinden ayrı olarak İmadiye Beyliğince yönetilmiştir.

V.yüzyılda oluşan Hıristiyan mezhebi Nasturiler, eskiden Gülırmak veya Culamerg adları ile de bilinen Çölemerik’i XVII.yüzyıldan XX.yüzyıl başlarına kadar merkez edinmişlerdir. XIX.yüzyıl sonlarında Van vilayetine bağlı Hakkari sancağının merkez kazası olan Çömerik, 1915’ten 1918’e kadar Rusların ve Nasturilerin işgali altında kalmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1936’da Van’a bağlanmış, 1936’da yeniden il yapılan Hakkari’nin merkezi durumuna getirilmiştir.

Hakkari’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Gevaruk, Peştazare ve Trişin Kaya Resimleri, Dirheler, Hakkâri, Bay ve Dez Kaleleri, Hırvata Kent Kalıntıları, Meydan Medresesi. Taş Köprü, Kırmızı Kümbet Mezarlığı, Kaya Resimleri, Koç Heykeli, Meydan Medresesi, Halil Kilisesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder