Salı, Haziran 14, 2011

MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ

Aba (Karya/Lydia) İki kentin adı… Birinin Anadolu’da Karia bölgesinde, diğerinin ise Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi Baharlar köyünde bulunan bir yazıta göre Lydia bölgesinde Sardis yakınlarında olduğu sanılmaktadır.

Abaeitis/Abbaetis (Misya/Frigya) Bölge… Anadolu’da Mysia ile Phrygia bölgeleri sınırında, Simav Gediz ve Emet Irmaklarının sularının doğduğu dağlık kesimdir.

Abai (Yunan) Kent... Hellas (bugünkü Yunanistan)’ın Boiotia bölgesinin kuzeyindeki Phokis bölgesinde, Apollon Tapınağı ve öngörü (orakl/kehanet) merkezi ile ünlenmiş kent.

Abaindi (Urartu) Kent... Doğu Anadolu’da Van Gölü kıyısında Urartu kentidir. Kent, Sargon I zamanında Asurluların eline geçer.

Abarna (Anadolu) Orta Anadolu’da ilkçağ yerleşmesi… Kültepe (Kayseri) ve Alişar (Yozgat)’da bulunmuş Asur ticaret kolonileri çağından kalma çiviyazılı tabletlerde, Abarna’dan aynı adlı kumaşın dokuma ve dışsatım merkezi olarak söz edilmektedir.

Abay, Eşref

Abbasoğlu, Haluk

Abdera (Yunan) Kent... Teos Kolonisi. Batı Thrakia (Trakya)’da Ege Denizi kıyısında, Nestos (bugün Mesta-Karasu) Irmağı’nın denize döküldüğü yer yakınlarında Klazomenaililer tarafından kurulmuş. Demokritos, Anaksarkhos, Protagoras’ın doğdukları yer olan Abdera, ünlü bir felsefe okulunun, atomcuların merkezidir. İspanya’nın güney kıyılarında Kartacalılara ait bir ticaret limanı (bugün Adra) aynı addadır.

Abia (Yunan) Kent… Herakles ve Deianeira’nın oğlu Glenos’tan sonra Messenia’ya verilen yeni ad.

[Bazı Hellen hatta Makedon soyları, kendilerini Herakles Oğulları olarak saymaktadırlar. Bu saymaya Roma imparatorları dahi eklenmiştir. Birçok kaynak Herakles soyunun, Daieneira’dan doğma oğlu Hyllos’tan türediğini yazmaktadır. F. E.]

Abilianikhi (Urartu) Bölge/beylik… Doğu Anadolu’da Kars yöresinde küçük bir bölgede Urartu egemenliğinde yaşamış bir beyliktir. Soğanlı ile Yahniler (Arpaçay) arasındaki yörede oturur, hayvancılım ve tarımla uğraşırlarmış.

Abonu Teikhos (Paflagonya) Kent… Kuzey Anadolu’da Paphlagonia bölgesinde ilkçağ kentidir. Karadeniz kıyısında, Sinop’un doğusunda önbilici Asklepios ve sahte peygamber Paphlagonialı Aleksandros burada yaşamışlar. Kent daha sonra İonopolis adını alır. Bugün İnebolu.

Abus/Abos (Anadolu) Anadolu’nun doğusundaki Bingöl Dağlarının ilkçağdaki adı…

Abusir (Mısır) Mısır’da Memphis yakınlarındaki sit (deltadaki)… Bu önemli nekropolisteki on dört piramit yıkıntısından başlıcaları V. sülalenin krallarına ait olanlardır.

Abydos 1. (Milet/Troas) Kent... Batı Anadolu’da, Çanakkale Boğazı Nâra Burnu’nda (Nagara), Troas bölgesinde bir kıyı kenti (A.Müfid Mansel’e göre Aydos). Anadolu tarafındaki “Maydos”un tam karşısına düşer. Lydia kralı Gyges’in izniyle, Miletoslularca kurulmuş (İ.Ö. yaklaşık 670). Dara’nın ordularınca yakılmış (M. Ö. 512). Kserkses ordularının Çanakkale Boğazı’nı geçmelerinde önemli rol oynar. Attika-Delos deniz birliği üyesi iken İ.Ö. 411’de bu birlikten ayrılarak Sparta’nın egemenliğine girmiş. Peloponnesos Savaşlarında büyük bir deniz çarpışmasına sahne olmuş. Büyük İskender (M. Ö. 334) ve Philippos V’in (M. Ö. 200) egemenliklerinden sonra kent, Roma döneminde gelişir. M. Ö. V. yy.dan M. S. III. yy. ortalarına değin birçok para basar. Astyra ya da Kremaste’den çıkarılan altın madenleri varmış. Abydos, Hero ile Leandros söylencesinde, Leandros’un yaşadığı yer olarak geçmektedir.
Bkz. Hero, Leandros.

Hero ile Leandros Söylencesi

Abydos 2. (Mısır) Bölge/kent… Yukarı Mısır’da Nil’in batı kıyısında, Kahire’nin güneyindedir. Osiris’in başının kutsal kalıntısını barındırdığı kabul edildiğinden, bu tanrının en kutsal yeridir. Bu nedenle kentin ilk tanrısı olan Hentimentiu, yerini giderek Osiris’e bırakır. Mısır tarihinin başlangıcından başlayarak nekropolisin kuzeyinde birbiri ardınca birçok tapınak yapılır. VI. sülaleden sonra “Abydos’un efendisi” sözü, Osiris’in günlük dilde kullanılan önadlarından biri olma niteliği kazanır. Orta İmparatorluk dönemindeyse tanrının ünü bölgesel sınırı da aşarak kenti ulusal ölçüde değer taşıyan bir tapınım merkezi durumuna getirir.

O dönemde, herkes Abydos’ta tanrıya adanmış bir yontu dikmek, böylece de Osiris ile birlikte yeniden dirilmek istencindeymiş. Bu, sonsuz yaşama kavuşmak için en güvenilir yol olarak kabul edilmiş. Dünyanın çeşitli müzelerinde bulunan Orta İmparatorluk dönemine ait dikilitaşların çoğu, Abydos’ta ortaya çıkarılan, XI. ve XII. sülalelerin dikilitaşlarıdır.

“Abydos’un Sırları”, Osiris’in çektiği acıları ve düşmanlarına karşı kazandığı utkuyu anlatan bir bölümü de gizli bir ayin düzenidir. “Abydos gezisi” aynı zamanda hem simgesel bir tema (ruhların kayık içinde kutsal kente yolculuğu) hem de kimi inanalar için gerçek bir yolculuktur. Çöl kıyısında açılmış basit bir delikten, Yeni İmparatorluk dönemiyle ilgili olağanüstü büyüklükte tapınağa varıncaya değin çeşitli mezarlar vardır. Bunlar kralların ve özel kişilerin –başka yerde gömülü olsalar bile- Abydos’ta sahip olmayı zorunlu saydıkları anıtkabirleridir. Bunlardan yalnız Yeni İmparatorluk dönemine ait olanlar, varlığını iyi biçimde koruyabilmişlerdir. Seti I Tapınağı (Strabon buna Memnonium demektedir) yedili bölümleriyle (yedi giriş kapısı, sütunlu iki salonu katederek firavunun yaptığı ayinleri betimleyen kabartmalarla süslü yedi sunağa uzanan yedi geçit) dikkate değer bir yapıdır. “Abydos Levhaları” diye bilinen ve üzerinde Menes’ten başlayarak yetmiş altı firavunun adları yazılı olan krallar listesi, bu tapınağın güney kanadında bulunmuştur.
Seti I’in 1903’te bulunan boş anıtkabiri, yani Osireion, yan duvarları cenaze metinleriyle süslü bir Osiris mezarıdır. Bir kanalla çevrelenerek bir ada biçiminde yapılan mezar, dünyanın yaratılışı sırasında sulardan ilk çıkan tepeyi simgeleştirir. Tavanlarından iz kalmamış Ramses II Tapınağı, genellikle bu firavun döneminde yapılmış başka kabartmalara oranla daha büyük bir incelik taşır.

Birçok dikilitaşın da gösterdiği gibi Sais Döneminin din alanındaki etkileri yaygınlaştıktan sonra, bu kutsal yer değerini yitirmeye başlar.
Bkz. Osiris.

Acemhöyük (Anadolu) Höyük… Orta Anadolu’da Aksaray il merkezinin 18 km. kuzeybatısında, Tuz Gölü’nün güneyinde Melendiz Çayı’nın suladığı ovanın ortasındadır. Yeşilova ilçe sınırlarında yer alan 800x700 m. boyutundaki höyük çevresindeki Aşağı Kent’le birlikte Orta Anadolu’nun eski yerleşim yerlerinin en büyüklerindendir. 1962–1988 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Nimet Özgüç, 1969’dan beri de aynı fakülteden Aliye Öztan başkanlığındaki ekipler tarafından Kültür Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’nun destekleriyle araştırılmaktadır. Kazılardan elde edilen veriler höyüğün M. Ö. 3000 başından beri iskân edildiğini, an parlak çağının ise Asur ticaret kolonileri döneminde yaşadığını göstermektedir. Koloni döneminde höyük dışında Aşağı Kent de yoğun bir yerleşime sahne olmuş, bu dönem sonundaysa hem höyük hem de Aşağı Kent terk edilmiştir. Höyükte daha sonra Erken Helenistik ve Roma döneminde yeniden yerleşilmiş; ancak Acemhöyük bu dönemlerin ardından tamamen terk edilmiştir. 1514’te Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sonrasında, Azerbaycan (Hoy’dan)’dan gelerek buraya yerleşen üç oba bugünkü Yeşilova’yı oluşturmuştur.

Bugüne değin yapılan kazılarda Acemhöyük’ün M. Ö. 3000’e ait eski tunç çağı yerleşimlerinde konutların dikdörtgen ya da yamuk yapılı kerpiç yapılardan meydana geldiği, ölülerin yerleşim yeri içine ve dışındaki mezarlıklara toprak ve küp mezarlara gömüldüğü anlaşılmıştır. Esas olarak Orta Anadolu karakterindeki tek renkli ve boyalı çanak-çömlekler önceleri elde, daha sonra çarkta yapılmıştır. Yerli çanak-çömleklerin yanı sıra Mezopotamya ve Suriye ile ilişkileri gösteren seramikler, ayrıca taş, kemik ve metal buluntular ele geçmiştir.

Asur ticaret kolonileri döneminde (M. Ö. 2000’in ilk çeyreği) önemli ticaret merkezlerinden biri olan Buruşhanda, birçok Asur uzmanı ve araştırmacı tarafından Acemhöyük’e sınırlanmaktadır. Çiviyazılı metinlerde “Burushattum” olarak geçen kentin, Kaniş (Kültepe) kadar önemli olduğu, “büyük kral” unvanına sahip bir kralın, sarayının ve “Asurlu Karum”unun olduğu belirtilmektedir. Bugüne değin yapılan kazılarda Acemhöyük’ün Burushattum olduğuna ilişkin bir belge bulunmamıştır. Ancak kentin en parlak dönemini kapsayan Koloni Dönemi’nde, III. katta açığa çıkarılmış iki saray yapısı Anadolu mimarlık tarihi açısından önemlidir. Yerel adlara göre, höyüğün güneyindeki “Sarıkaya Sarayı” elli, kuzey-batıdaki “Hatipler Sarayı” ise yetmiş altı odalıdır. Her iki yapı da benzer mimari özelliklere sahiptir. Herhangi bir onarım ve değişim göstermeyen yapılar bir defada planlanıp iki katlı olarak taş, ağaç ve kerpiç malzemelerle inşa edilmiştir. İri taşlardan 4 m. genişliğinde hazırlanan temellerin üstüne ahşap traversler yerleştirilmiş, bunların ortasına 1,5 m. kalınlığında duvarlar örülmüştür. Duvar genişliğindeki yatay hatıllar 90 cm.lik aralarla ayarlanmış ağaç dikmelere bağlanarak yapıların iskeleti meydana getirilmiş, araları kerpiçlerle örülmüştür. “Sarıkaya Sarayı”nda köşeler ağaçların ızgara biçiminde üst üste dizilmesiyle meydana getirilmiştir. Ayrıca bu yapının üç dış cephesi, mermer kaidelerin taşıdığı ahşap sütunlu bir revakla çevrilidir. Yapıların her ikisi de bugün için bilinmeyen bir nedenle tüm kentle birlikte yanmıştır. Yanmış ağaç kalıntıları üzerinde yapılan incelemeler, sarayların yapımında Lübnan sediri, ardıç ve karaçam kullanıldığını ve her iki yapının da aynı zamanda (M. Ö. 1791 [+/-38]) kesilmiş ağaçlardan inşa edildiğini ortaya koymuştur. Bu yapıların üst kat ve örtü sistemi gibi mimari ayrıntılarını “Sarıkaya Sarayı”nda ele geçen bir banyo kabı üstündeki resimlere göre tamamlamak olasıdır.
Saray odalarının işlevleri içlerinde bulunan eşyaya göre belirlenebilmektedir. Buna göre “Hatipler Sarayı”nın daha çok depo amaçlı kullanıldığı, hemen her odasında bulunmuş küp ve kapaklı kaplardan anlaşılmaktadır. Buna karşılık daha çok oturma ve idari işlevi olan “Sarıkaya Sarayı”nda yalnızca iki odada küpler, altı odada kapaklı kaplar ele geçmiştir. Acemhöyük’ün tarihine ve sarayla ilişkisi olan ülke ya da kişilere ışık tutan 1500 kadar “Bulla” (mühür baskılı kil toprak), “Sarıkaya Sarayı”nın üç odasında depolanmış durumda ele geçmiştir. Bunlar arasında krallara, ailelerine ya da hizmetkârlarına ait olanlar vardır. Asur kralı I. Şamşıadad’a (hd. M. Ö. 1813–1781) ait üç mühür baskısıyla iki hizmetkârının adını taşıyan baskılarının yanı sıra, Kargamış kralı Aplahanda’nın, Mari (b. Tel Hariri, Suriye) ve Urşu (Kargamış’ın kuzeyinde?) kralı Iahdun-Lim’in kızının mühür baskıları en önemlileridir. “Sarıkaya Sarayı”nın öteki buluntuları arasında obsidyen ve kaya kristalinden kaplar, oyun tahtaları, fildişi mobilya parçaları, altın aplikler, dönemin değişim aracı olan bakır külçelerle tunçtan silahlar, iğneler ve dört tekerlekli bir araba sayılabilir. Bu sarayın bir başka önemli buluntusu da altın iplikle işlenmiş mavi boncuklu bir dokuma parçasıdır.

Acemhöyük’ün son kültür katları, Kelenderis (M. Ö. 450–400) ve Kayseri (M. Ö. 225–235, Aleksander Severus dönemi) baskılı sikkelere göre, Klasik-Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenmektedir. Bu dönemlerden açığa çıkarılan avlulu evler, düzensiz dikdörtgen ya da yamuk planlı odalardan oluşan basit yapılardır. Tabanları toprak ya da taş döşelidir. Bazılarının avlularında tandır ve erzak kuyuları yer alır. Dönemin yerli ve ithal seramikleriyle birlikte fildişi eşya, pişmiş toprak heykelcik ve kapılarla kandiller başlıca buluntulardır. Acemhöyük’ün kazı buluntuları Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin yanı sıra Niğde ve Aksaray Müzelerinde korunmaktadır.
Aliye Öztan, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi.

Actium (Yunan) Burun… Epeiros’ta Arta Körfezi’nin girişinde, Hellas (Yunanistan)’ın batı kıyılarındadır. M. Ö. 2 Eylül 31’de Octavianus, bu burun açıklarında, Antonius ile Kleopatra’nın donanmasına karşı Agrippa sayesinde kesin bir utku kazanarak tüm Roma’da egemenlik kurmuştur.

Adab (Mezopotamya) Mezopotamya’da kent… En parlak dönemi (M. Ö. 3000’lerin ortaları) Sumerler ve Samiler zamanındadır. Kısa süre sonra bağımlı bir kent olur. Günümüzde eskiçağ kenti Nippur’un güney-doğusundaki Bismaya kentidir.
Mitosların Zamanı: Sumerler

Adada (Pisidya) Kent… İç Anadolu’da Isparta’nın Sütçüler ilçesi merkez bucağına bağlı Karadiken köyünün yakınlarında bulunan Adada antik kenti Eğirdir (eski Eğridir) Gölü’nün güneyinde, Beyşehir Gölü’nün batısında Aksu ile Köprüçay Irmakları arasındaki dağlık arazide kurulmuştur. Adada en erken M. Ö. 2. yy.da Termessos kentiyle yaptığı dostluk antlaşması nedeniyle tanınmaktadır. Daha sonra M. Ö. 1. yy. yazarlarından Artemidoros Adada’dan bahsetmekte, bulunan sikkeler de bunu doğrulamaktadır. Yunan coğrafyacı Strabon (M. Ö.64/63-M. S. 19/24) Pisidia’nın on iki büyük kenti arasında saydığı Adada’nın Eurymedon (bugün Köpnüçay) vadisinde bulunduğunu bildirmektedir. M. Ö. 133’ten sonra Adada da Roma egemenliğine girmiş, M. S. 395’ten itibaren Bizans İmparatorluğu sınırlarında kalmıştır. Erken Bizans döneminde Yunan coğrafyacısı Hierokles (M. S. 6. yy.) kentten bahsetmekte, Adada adı 12. yy.a kadar piskoposluk listesinde geçmektedir. 19, yy.da bölgeyi inceleyen A. Boeck, A. Schönborn, C. Ritter ve Charles Texier kenti görmüşler, ama Pednelissos olduğunu sanmışlardır. Daha sonra J. R. S. Sterret bulduğu yazıtlarla buranın Adada olduğunu tespit etmiş. G. Hirschfeld ve W. M. Ramsay da bu görüşü desteklemişlerdir.

Adada yüksek bir dağ terası üzerinde kurulmuştur. Kalıntılar teras düzlüğünden güneydeki vadiye doğru uzanır. Vadinin kuzeyindeki düzlükte tapınaklar, agora, tiyatro, kilise ve harap durumda bazı yapılar; kent düzlüğü ile vadi arasında akropolis, kuleler, tapınak ve basamaklı yapı bulunmaktadır. Akropolisin doğusundan itibaren vadi içinde izlenebilen antik yol Aktepe eteklerinden başlayarak agoranın batısına ulaşmakta, geçtiği vadinin doğu ve batı yamaçlarında birçok mimari kalıntı bulunmaktadır. Bu yamaçlarda 10x13 m. boyutunda, apsisli ve üç nefli bir kilise, vadinin Kuştüneği Tepesi yamacında, lahit parçaları ve mezar odalarının bulunduğu nekropolis alanı yer almaktadır. Antik yolun kent merkezine ulaştığı bölümde konumlanmış ve surlarla çevrilmiş olan akropoliste batıda kule benzeri bir yapı ve güney-batıda bir kule dışında işlevi bilinmeyen bazı yapı kalıntıları görülmektedir. Akropolisin batısındaki düzlükte Texier ve Ritter’in sözünü ettikleri büyük Zeus Tapınağı’ndan çok az kalıntı vardır. Zeus Tapınağı ile akropolis arasında yer alan 19 basamaklı yapının tam işlevi bilinmemekte, bir dinlenme yeri olduğu ya da akropolise çıkışı sağladığı düşünülmektedir. Kentin orta bölümüne doğru 11x16m. boyutunda apsisli, üç nefli ve iki katlı bir başka kilise ile önünde bir sarnıç; basamaklı yapının kuzeyinde agora alanı, bunun kuzey-doğusunda da Adada’nın prostylos tipindeki tapınaklarının en büyüğü bulunmaktadır. 11.66x19.40 m. boyutundaki bu tapınağın batısında üç basamaklı krepis üstünde bir başka prostylos tapınak; onun da batısında arşitravı üstündeki yazıttan anlaşıldığına göre Jüpiter Serapis’e adanmış podyumlu üçüncü bir prostylos tapınak vardır. Bu sonuncu tapınağın kuzeyinde yer olan tiyatronun yalnızca cavea (seyirci bölümü) sıralarının bazısı görülebilmektedir. Tiyatron yaklaşık 200 m. kuzeyinde yamaç üstünde Adada’nın en küçük tapınağı yer almaktadır. Boyutundan dolayı mezar anıtına benzetilen tapınak podyum üzerindedir ve duvar işçiliğinden bitmemiş bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.
Ş. Aydoğan, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi

[Adam
Mitosların Zamanı: Mezopotamya]

Adak, Mustafa

Adana

Adata/Adattha (Kommagene) Kale… Doğu Anadolu’da Kommagene bölgesindeki önemli bir kale olan Adata, Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesi merkez bucağına bağlı İnekli köyü yakınlarında, Germaniceia’nın kuzeyindedir. Arabissos’a giden geçidi koruyan kale, Arap-Bizans savaşlarında sık sık el değiştirir. 1150’de Anadolu Selçuklularınca ele geçirilir. Mısır-Memluklu Sultanı Baybars I’in Anadolu seferinde yıkılır (1276–1277).
Bkz. Adıyaman.

Adatepe (Anadolu) Köy… Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi, Küçükkuyu bucağına bağlıdır. Homeros’un İlyada destanında adı geçen Zeus Sunağı buradadır.

Adessos (Karya) Yerleşim… Güney-batı Anadolu’da Karia bölgesindeki ilkçağ yerleşmesidir. Alinda (Karpuzlu, Aydın) ile Mylasa (Milas, Muğla) arasındaymış.

Adıyaman

Adiabenos (Mezopotamya) Bölge ve krallık… Mezopotamya’nın kuzeyinde, Güney-Doğu Toros Dağları’nın önülkesinde Dicle ve Büyük Zap arasındaki bölgenin ilkçağdaki adıdır. Önceleri Asur İmparatorluğu sınırlarında olan bölge, sonradan Perslerin eline geçer. M. S. 40’a doğru Adiabenos kralı İzates, Museviliği benimser. Anası Helene beş oğluyla Kudüs’e gidip “Krallar Mezarı” adı verilen bir mezar yaptırır. 1863’te orada Helene’nin lahdi bulunur (günümüzde Louvre Müzesi’ndedir). Parthlara bağlı olan Adiabenos krallığının, Marcus Aurelius döneminde Lucius Verus’un legatusları tarafından Roma himayesini kabul ettiği sanılmaktadır. Krallık sonraları yeniden Parthlara ve daha sonra da Sasanilere boyun eğmiştir.

Adonis (Fenike) Irmak… Byblos’un güneyindedir. Kırmızı kumlar sürükleyen sularının, Adonis’in kanıyla bu rengi aldığı sanılırmış.

Adonis

Adramyttenos (Anadolu/Misya) Atramytteion da denilen liman kenti… Batı Anadolu’da Mysia bölgesinde (bugün Edremit), Euenos (bugün Havran) Çayı’nın ağzı yakınlarındadır. Lydia kralı Alyattes tarafından, Kimmerlere ve Hellenlere karşı kıyıyı savunmak amacıyla kurulmuş (M. Ö. 584). 422’de Delosluların eline geçer. Büyük İskender’den sonra Roma egemenliğine giren kent, Anadolu’daki gezici mahkemelerin merkezlerinden biriymiş.
Bkz. Thebe, Granikos.

Afyonkarahisar

Agade (Akkad) Akkad kentinin Sumer dilindeki adı…
Bkz. Akkad.

Agamei (İlyon/Troas) Kent... Eski Anadolu’da, Troia’nın batı kıyısında, bugün Beşik Burnu-Yenikale yakınlarında olduğu sanılmaktadır.

Agdos (Anadolu/Frigya) Sivrihisar bölgesinde bir dağın adı... Tanrıça Kybele’nin kaya biçimi. Phrygia (Frigya) sınırında, ıssız bir yerde duran bir kaya parçasıymış. Yunan Mitolojisi’ne göre, tanrılar tanrısı Zeus, Kybele’ye âşık olmuş. Onu elde edemeyince, erkeklik suyunu bu kayanın (yani, Kybele’nin) üstüne akıtmış, Zeus tohumuyla Kybele kayasının bu birleşiminden Agdistis doğmuş.
Bkz. Agdistis, Attes (Attis), Kybele.

Aggites (Trakya) Phyllis Thrakia bölgesindeki Strymon Irmağı’na dökülen çay... Bazı kaynaklarda adı, Angites olarak geçmektedir.

Agora (Trakya/Yunan) Herodotos Tarihi’nde adı geçen kentlerden biri... Kserkses ordusunun yolu üstünde, Athamas kızı Helle anıtının soluna, Kardia kentinin sağına düşen bir kent olarak belirtilir. Donanmanın Hellespontos’tan çıktığı ve kara ordusunu sırtına alarak kıyı boyunca gittiği, kara ordusunun ise tanyerine ve gündoğusuna yönelerek, dosdoğru içinden geçtikleri Agora kentiyle birlikte sözü edilen bölge Gelibolu Yarımadası olmalıdır.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VII. Kitap / Bölüm 58.

Agora

Agriane (Kapadokya) Yerleşme… Orta Anadolu’da Kappadokia bölgesindedir. Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesi, Merkez bucağına bağlı Çalışkan köyü (Muşalikalesi) yakınlarındadır.

Agrianes (Trakya) Thrakia (Trakya)’da Ergene Irmağı’nın antikçağlardaki adı…

Agrigente (Sicilya/Yunan) Eskiçağdaki Agrigente/Agrigento (Akragas), eğimli bir platoda, modern kentin kurulduğu akropolis ile deniz (Porto Empedocle) arasında yer alır. Sicanilerin toprakları üstünde, M. Ö. 583–579 arasında, Gelalı Rodoslular tarafından kurulmuş. O dönemde Kartaca'ya şarap ve zeytin satan bir tarım kentiyken, M.Ö. VI. yy.da zorba Phalaris'e boyun eğmek zorunda kalır. Sonra Kartaca tehlikesi ortadan kalkar kalkmaz boyunduruktan kurtulur. M. Ö. V. yy.da özellikle Theron döneminde, Siracusa ile yazgı birliği eder ve en parlak dönemini yaşayarak nüfusu elli bine ulaşır. Himera'nın utkusuyla (M. Ö. 480) zenginleşir. Savaş tutsakları tapınakların yapımında işçi olarak çalıştırılır. Zeus Olympos'a adanan tapınak işte bu dönemde yapılmıştır. Kartacalıların M. Ö. 406'daki genel saldırısı sırasında Sicilya'daki öbür yunan kentlerinin yanı sıra Himilkon'un ele geçirdiği Agrigento da yakılıp yıkılır. Timoleon tarafından kalkındırılan kentin M. Ö. IV. yy.da nüfusu yeniden artar. M. Ö. 111. yy.da Kartacalılar ile Romalılar arasında bir çekişme konusu olan kent, 262'de Romalıların eline geçer. 255'te Kartacalılar kenti geri alır. Ne var ki, birinci Pön Savaşı sonunda kent yeniden Roma egemenliğine girer. M. S. 829'da İspanya Müslümanlarınca yakılıp yıkılır. (Girgenti adı, Müslümanların kente verdikleri Gergent adından gelmedir).

Zeus Olympos tapınağı, 113m x56m'yeulaşantaban boyutlarıyla, yunan dünyasının en büyük Oor yapısıydı. Yarım gömme sütunlar (7 x 14) ve bunlarla almaşarak saçaklığı taşıyan atlanllarla ("lelamonlar") bezenmiş bir sağır duvarla çevriliydi. İç mekân, aynı genişlikte üç sahına ayrılmıştı. Bu yapı topluluğu büyük olasılıkla tamamlanamadı. "Herakles", "Hera Lacinia", "Concordia" tapınakları diye anılan Dor yapı kalıntılarının yanı sıra, onarılmış Dioskurlar Tapınağı da Agrigento'da yer alır

Agrillum (Bitinya) Kent… Anadolu'nun Bithynia bölgesinde ilkçağ kentidir. Bilecik'in 4 km. güneydoğusunda, Beşiktepe'deymiş. XIX yy.da Anadolu'yu gezen A. Körte kentten söz eder.

Ağrı

Ahlatlıbel (Anadolu) Ankara’nın 14 km. güneybatısında höyük... Haymana'dan geçerek güneye inen eski yolun batısındadır Milli Eğitim Bakanlığı adına Dr. H. Z. Koşay başkanlığında yapılan kazılarda (1933), M. Ö. 3000–2000 arasına tarihlenen bakırçağ kalesi saptanmıştır. Sur duvarlarının temeli taştan, üst bölümleri kerpiçtendir. Burada, yerleşme içi ölü gömme geleneğiyle karşılaşılmış, kale içinde ve odaların döşemeleri altında, taşlarla çevrili mezarlar ve ölülerin "hocker" durumunda bulunduğu küp mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Kazıda cilalı el baltaları, öğütme taşları, pişmiş topraktan kurs ve keman biçimi idoller, hayvan figürleri, bakırdan süs eşyası, bakır, kurşun ve altından hançerler, kılıç, halhal gibi savaş araçları bulunmuştur. Çeşitli biçimlerdeki el yapımı çarksız çanak-çömlekler, astar ve bezekleriyle gelişmiş bir işçiliği ortaya koyar Bunlar Troia II ve Alişar I kültür evreleriyle benzerlikler gösterir Ayrıca Yümüktepe (Mersin) XII A yapı katı buluntularıyla da yakınlıklar saptanmıştır. Bu bulgulara göre Ahlatlıbel iki büyük kültür bölgesi arasında bir geçit oluşturmuştur.

Ahunbay, Zeynep

Aia (Kholkis) Eski devirlerde birçok ada ve ülkeye verilen bir ad olarak da karşımıza çıkar. Başlıcaları, Aia Kolkhis’te kenttir. Aietes tarafından Karadeniz yakınlarında; Phasis’in denize döküldüğü yerde kurulmuş. Thessalia’da da bir Aia kenti vardır.
Bkz. Odysseus, Argonautlar.

Aia

Aigai (Yunan) Kent... İlkçağ Hellen kentlerinden bir bölümünün ortak adı... Çoğu deniz, göl ya da su kıyısında kurulmuştur.

Aigai 1. Peloponnesos’ta (Mora Yarımadası), Akhaia'nın kuzeyinde, Poseidon'un tapınım yeri olan antik kenttir.
Herodotos, Herodotos Tarihi, I. Kitap / Bölüm 145.

Aigai 2. Euboia (Eğriboz) Adası’nın batısında önceleri İonların olan, sonra Akhaların eline geçen on iki İon kentinden biridir. Burada bir Poseidon Tapınağı bulunmaktadır.

Aigai 3. Eskiden kralların gömüldüğü ve Galatialıların M. Ö. 274-273'te yağmaladıkları Makedonya başkentlerinden birinin (bugün Vergina) adı da Aigai’dır. Burada Antigonos Gonatas dönemine (M. Ö. III. yy.) ait Helenistik bir saray ortaya çıkarılmış. Sarayın sütunlarla çevrili dörtgen biçiminde bir avlusu ve avlunun dört bir yanında mozaik döşemeli oturma odaları bulunmaktadır. Saray, M. Ö. III yy.ın sonlarıyla II. yy.ın başlarında büyütülmüş. Vergina'nın kuzey-doğusunda bir nekropolis uzanmaktadır. İlk mezarlar, demir çağı başlangıcına (M. Ö. 1100–600) aittir; mezarlarda çok sayıda çanak-çömlek ile zengin bronz süs eşyası bulunmuş. 1977’de, M. Andronikos, Philippos II'ye ait olduğunu öne sürdüğü, IV. yy.dan kalma bozulmamış bir höyük keşfeder. Höyükte, Persephone'nin Hades tarafından kaçırılışını betimleyen bir duvar resmiyle süslü taş lahitli bir mezar, daha önemlisi, yine resimlerle (av sahneleri) süslü anıtsal odası olan bir mezar bulunmaktadır. Bu ikinci mezarın eşyası son derece zengindir: fildişi ve altın kakmalı bir yatak kalıntısı, fildişinden iki küçük baş, içinde küller ve altın bir taç bulunan som altından bir çekmece, gümüş vazolar, bir ikili bacak zırhları, bir kılıç, bir zırh. İkinci bir odada da daha küçük bir altın çekmece, altın yapraklardan bir taç, bir ok kılıfı ve bacak zırhları vardır. Bu mezarın zenginliği bir krala ait olduğunu gösterir. 1978'de bir mezar daha bulunur. Daha az zengin olan bu mezarda, içinde küller bulunan, altından yapılmış meşe yapraklı motiflerle bezeli, gümüşten üç kulplu bir vazo, vb. ortaya çıkarılır.

Aigai 4. Batı Anadolu'da, on iki Aiolis kentinden biri. İzmir'in Bergama ilçesi güney sınırında, Çandarlı'yla Manisa arasında, Zeytindağ bucağına bağlı Hacıömerli köyü yakınında kalıntıları vardır. Yörede Köseler Kalesi ya da Nemrut Kalesi olarak bilinen safranıyla da ünlenmiş kent, antik Pythikos (bugün Güzelhisar) Çayı kıyısında yer alan 380 m. yüksekliğindeki Kale Tepe üstündedir. Tarihçi Herodotos (M. Ö. 5. yy.), coğrafyacı Strabon (M. Ö. 64/63-M. S. 19/24) ve Romalı yazar Yaşlı Plinius'a (M. S. 23-79) ait antik kaynaklarda adından söz edilen Aigai, Aiolia’nın 12 ana kentinden biri olmasına karşın hiçbir zaman Attika-Delos Deniz Birliği'ne girmemiştir. M. Ö. 394'e değin Perslerin egemenliğinde kalmış, M. Ö. 218'de Attalos tarafından Pergamon Krallığı'na katılmış, M. Ö. 156-154 arasında Bithynia kralı ıı. Prusias'la Pergamon kralı ıı. Attalos arasında çıkan savaş sonunda Bithynia'ya bağlanmış. Savaşta büyük zarar gördüğü için barış antlaşması yapıldıktan sonra Aigai'ye 100 talent tutarında tazminat ödenir. Daha sonraki yıllardaysa Romalıların yönetimine girmiş. M. Ö. 300 dolaylarından M. S. 3. yy.a değin kent adına sikke basılmış. Geçirdiği büyük bir depremden sonra Roma imparatoru Tiberius zamanında (M. S. 14–37) yeniden kurulur.

Henüz kazılmamış olan Aigai'deki kalıntılar Helenistik ve Roma dönemlerine aittir. 35 km. kuzeyindeki Pergamon gibi teraslardan oluşan kent, ilk evresinde poligonal teknikte yapılmış bir sur duvarıyla çevrilmiş, daha sonraki yıllarda batı ve güneye doğru dikdörtgen kesme taş bloklardan yapılmış bir duvarla genişletilmiş, son evredeyse tepenin tümünü kapsayacak kadar büyütülmüştür. Kentin en göze çarpan yapısı güneyde yer alan, yaklaşık 80 m. uzunluğunda, üç katlı ve "L" planlı çarşıdır. Alt ve orta katta, kemerli kapılarla birbirlerine bağlanan dükkânlar bulunmaktadır. Ortasına ve önüne birer sütun sırasının yerleştirildiği en üst kat, açık bir galeri biçimindedir. Alt kattaki dükkânlar, üstünde daire planlı bir yapının temeli bulunan bir terasa açılırken, arka duvarında pencereleri olan bu galeri, batıda, önündeki sütunlu bölümle AGORA olduğu anlaşılan bir başka terasa açılmaktadır. Çarşının tam kuzeyindeki yapının yazıtından bouleuterion olduğu anlaşılmaktadır. Kentin batısındaki üst teras, doğu ve güneyden iki katlı staolarla çevrilmiştir. Alt katları Dor, üst katları İon düzenindeki bu stoa'lara doğudaki propylondan girilmektedir. Terasın kuzeybatısındaysa kareye yakın bir pronaosu (giriş mekânı) ve bir cellası bulunan bir peripteros tapınak vardır. Stylobat ölçüleri 11.48 x 19.34 m. olan bu yapı büyük olasılıkla Dor düzenindedir. Stoaların güneyinde, Roma dönemine ait, Dor düzeninde bir başka peripteros tapınak daha yer almaktadır. 36 x 300 m. boyutunda ve "Alt Teras" ya da "Tiyatro Terası" olarak adlandırılan batı teraslarının daha alçak olanı üstünde, kuzeye doğru Tiyatro bulunmaktadır. Oturma sıraları yok olmuş ama onları taşıyan tonozlu alt yapı günümüze ulaşmıştır. Tiyatro'nun kuzeyinde görülen, 9.70 x 6.50 m. boyutundaki İn Antis Tapınak'ın, ante duvarları üstünde bulunan ve M. Ö. 2. yy.a tarihlenen bir yazıttan, Demeter ve Kore Tapınağı olduğu öğrenilmiştir. Tiyatro'nun güneyinde bulunan, değişik düzen ve plan gösteren stoa'larla üç yandan çevrilmiş olan terasta inantis tapınak planlı, Dor düzeninde küçük bir tapınak daha yer almaktadır. Yerleşmenin doğusunda, Pythikos Çayı'nın sağ kıyısında, arşitravı üstündeki yazıttan M. Ö. 46'da Asya prokonsülü P. Servilius Isauricus tarafından Apollon Khresterios için yaptırıldığı anlaşılan bir tapınağın kalıntıları vardır. Yapı İon düzeninde bir peripteros'tur. Aigai'daki yapılar genel özellikleri açısından Pergamon'daki yapılarla büyük benzerlik göstermektedir. Buna dayanarak yapıların birçoğunun Pergamon Krallığı döneminde yapıldığı kabul edilmektedir.
S. Tugay, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nin katkılarıyla...

Aigai 5. Anadolu'nun güneyinde, Kilikia bölgesindeki ilkçağ kentidir. Adana'ya bağlı Yumurtalık (esk. Ayas) ilçe merkezinin yerinde olan kentte bir Asklepios Tapınağı vardır.

Aigaleos (Yunan) Tepe... Salamis Deniz Savaşı’nda, Kserkses’in, kendi adamları arasından yararlılık gösterenleri sorup öğrenmek ve savaşı izlemek için eteklerinde durduğu tepe.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VIII. Kitap / Bölüm 80.

Aige (Makedon) Kent... Avrupa seferinde, ordularını Thrakia (Trakya)’ya çıkaran Kserkses’in, gemi ve tayfa topladığı kentler arasında adı geçer.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VII. Kitap / Bölüm 123.

Aigeira (Yunan) Kent... Peloponnesos’ta önceleri İonların olan, sonra Akhaların eline geçen on iki İon kentinden biri.
Herodotos, Herodotos Tarihi, I. Kitap / Bölüm 145.

Aighina/Eghina (Yunan) Ada... Ege Denizi’nde, Aigina Körfezi’nde Pire’nin tam karşısındadır. Toprakları çok verimsiz bir adadır. Önceleri Argos’a bağlıyken çömlekçilik ve ev eşyası yapımıyla çok zengin olan ada halkı, özgürlüklerini kazanmış. Daha sonra, Atina’nın saldırısına uğramış ve Atina’ya bağlanmış. Hiçbir zaman zorbalıkla yönetilmemiş. Usta denizciler olan ada halkı, M. Ö. VII. yy.da Miletos ve Samos ile birlikte Naukratis'te (Mısır) bir ticaret acentesi kurar. Doğu'nun etkisini taşıyan geometrik motiflerle bezeli seramik yapımında uzmanlaşan Aighina, kısa sürede çömlek kenti haline gelir. Usta bronzcuları, dışarıdan getirilen bakır ve demirle, ev eşyaları ve el sanatı çalışmaları yaparlar. Aighina'nın etkisi giderek büyür ve kent tüm Peloponisos'a, Orta Yunanistan’a ve Teselya'ya kendi para sistemini kabul ettirir. Aighina'nın parası (Aighina kaplumbağası), Mısır'dan Pontas Eukseinos'a, Kilikia'dan Umbria'ya kadar yayılır. Atina parası gibi Aighia parası da Ahemeniler döneminde İran’a girer. Aighina'nın büyük zenginliği kıskançlıklara yol açmış ve M. Ö. VI. yy.da Atina, Aighina ile çekişmeye başlamış. M. Ö. 457’de yenilen Aighina, surlarını yıkmak zorunda kalmış, daha sonra Atina'ya bağlanmış ve halkının topraklarından sürülmesi (M. Ö. 431) üzerine buraya Atinalılar yerleşmiş. Helenistik dönemde Aighina, Akhaia konfederasyonuna girmiş. Birinci Makedonya Savaşı'nda  Romalıların eline geçen ada, daha sonra Aitolialılara bırakılır, onlar tarafından da Bergama kralına satılır.

Yapılan kazılar, yenitaş çağından beri burada oturulduğunu göstermekte (pek çok seramik örneği) ve bronz çağından çeşitli kalıntıları (megaron, dökme eşya, seramik) ortaya çıkartmıştır. Eskiçağda ve adanın Atinalılar egemenliğine girmesine kadar, Aighina ünlü bir yontu ve özellikle bronz işçiliği okulunun merkezidir. Bu okul üstüne fazla bir bilgimiz yoktur. En önemlisi kazılarla ortaya çıkarılan ve kentin kuzeyinde yer alan kalıntılar M. Ö. VI. yy. sonuna tarihlenen Apollon Tapınağı (temeli ile bir sütunu kalmıştır) ile Aghia Marina Koyu’nun üst kesimindeki Aphaia tapınağı’dır. M. Ö. V. yy. başlarından kalan bu Aphaia Tapınağı, Athena ile özdeşleştirilen eski bir yerel tanrıça için yapılmış. Boyutu 13,80 x 28,50 m. Olan heksastylos, “distylos in antis” ve yan tarafı 12 sütunlu dor biçemli bir yapıdır. Cella iki katlı çift revakla (bir bölümü onarılmıştır) üç sahına bölünmüştür. Sunak, anıtsal bir eğim ile tapınağa bağlanmıştır. 1811’de keşfedilen ve Bavyeralı Ludwig II tarafından Münih Heykel Müzesi için satın alınan alınlık yontuları Aighinalı ve Troialı kahramanları Athena’nın önünde dövüşürken göstermektedir. Thorvaldsen tarafından eklemelerle onarılan bu yontular, biraz farklı tarihlere ait iki bütün oluşturmaktadır. Daha serbest bir biçemde olan doğu alınlığı betileri arkaik havadan yoksun kalmıştır. Bir üçüncü alınlığa ait pek çok parça da Atina Müzesi’ndedir. Kaplumbağa (deniz ya da kara kaplumbağası) biçimindeki Aighina paraları, eskiçağda paracılık sanatının güzel örneklerindendir.

Aighion (Yunan) Kent… Yaygın söylemiyle Eghio, Yunanistan'da Peloponisos'un kuzey kıyısında, bir liman kentidir. Eskiçağdan kalma sur yıkıntıları bulunmaktadır. Agamemnon, Troia Savaşı'ndan önce yunan önderlerini burada toplamış. Yakınındaki, Zeus'a adanmış Ainarion ormanında, Akhaia Birliği'nin meclis oturumları yapılırmış.

Aigialos (Anadolu) Bölge ve yerleşim... Karadeniz kıyısında Amastris (bugün Amasra)’in doğusunda bir bölge ve yerleşimin adıdır. Kastamonu’nun Cide ilçesinde bulunan Aydos (Karaağaç)’un iskelesi olduğu sanılmaktadır.

Aigileia (Yunan) Ada... Hellas (bugünkü Yunanistan) , Euboia Adası ile Attika arasında.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VI. Kitap / Bölüm 107.

Aigilia (Yunan) Köy... Hellas (bugünkü Yunanistan) , Euboia Adası’nda.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VI. Kitap / Bölüm 101.

Aigiroessa (Yunan/Aiol) Kent... Ege’de, on iki Aiol kentinden biri. İzmir-Bornova’nın doğusunda olduğu sanılmaktadır.
Herodotos, Herodotos Tarihi, I. Kitap / Bölüm 149.

Aigos Potamos (Trakya) Keçi Deresi... Thrakia (Trakya)’da, Khersonesos (Hellespontos / Çanakkale)’ta, Sestos (Eceabat yakınları) yörelerinde ırmak. Sestos’un kuzeyinde, Çanakkale Boğazı (Hellespontos)’na dökülürmüş. Spartalı Lysandros, Peloponnesos Savaşı sonunda (M. Ö. 405) Atina donanmasını buraya yanaştırmış.
Herodotos, Herodotos Tarihi, IX. Kitap / Bölüm 119.

Aineia (Yunan) Kent... Hellas (bugünkü Yunanistan)’ta, Selanik Körfezi, Aineion Burnu’ndaymış.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VII. Kitap / Bölüm 123.

Ainos (Trakya) Kent... Herodotos, Thrakia (Trakya) / Enez’deki bir kıyı kenti olarak söz eder. Başka kaynaklarda da, Edirne’ye bağlı Enez ilçesinin antikçağdaki adı olarak geçmektedir. Traklar döneminde Poltyobria adını alan Ainos, Trakya'nın önemli liman kenti ve kültür merkezidir.
Herodotos, Herodotos Tarihi, IV. Kitap / Bölüm 58.

Prof. Atıf Erzen başkanlığında sürdürülen kazılarda (1971-1972, 1979'dan sonra), geç arkaik dönemden Osmanlılara uzanan bir katmanlaşma saptanmıştır. Kale içinde kayaya oyulmuş mahzen, Değirmenlik-Killik yöresinde ilk Hıristiyanlık döneminden kiremit çatılı, semer-damlı mezarlar, çömlekçi fırını açığa çıkarılmıştır. Yörede bulunan 6 satırlık Grekçe yazıttan, kalede bir praetorium'un bulunduğu anlaşılmıştır. Ainos ayrıca Dionysos’un kült merkezidir.

Ainyra (Thasos) Thasos Adası’ndaki altın madeni... Samothrake Adası’nın karşısına düşen Thasos Adası’nda, buraya koloni kurmak üzere gelmiş Fenikelilerin açtıkları bu maden, Ainyra ve Koinyra dedikleri yerdeymiş, koca bir dağmış ve ocakları çok derin açılıymış. Bu adaya verilen Thasos adı, Fenikeli Thasos’tan gelmekteymiş.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VI. Kitap / Bölüm 47.

Aiolis (Yunan/Anadolu) Bölge... Anadolu’nun kuzey batısında, büyük Mysia’da, Troas ile İonia arasında, Ege Denizi ile sınırlı bölge. Adını, M. Ö. XI. yy.da Thessalia’dan gelen Aiolislerden alır. İzmir ve Edremit Körfezleri arasındaki kıyı kesimiyle, Kaikos (Bakırçay) ve Hermos (Gediz) Irmakları arasında kalan bölgenin Antik çağdaki adıdır. Lesbos (Midilli ve Tenedos (Bozcaada) Adaları da Aioller tarafından iskân edilmiştir. Lesbos Adası'nda beş Aiol kenti vardır. Refah düzeyinin bir bölümünü, şarap dışsatımına borçlu olan Mytilene dışında Aiolis, yerel soylu sınıfın egemenliğinde olan bir kırsal siteler ülkesidir. Siyasi ve ekonomik açıdan İonia’nın gölgesinde kalmış, kültür ve şiir ülkesi olarak adını duyurmuştur (lirik şiir burada doğmuş). Mytileneli kadın şair Sappho, aynı kentli lirik şair Alkaios ve yedi tonlu ölçünün yaratıcısı Terpandros gibi sanatçılar Lesbosludur.

Anadolu'nun yerli halklarından Lelegler ve Pelasglar'ın yaşadığı bu bölgenin adını, XI. yy.da (M. Ö. 1100) kuzey Yunanistan'ın Thesalia ve Boiotia bölgelerinden gelmeye başlayan Aioller vermişler. Antik kaynaklara göre, Aiolia’nın, Agamemnon'un soyundan gelenler tarafından İonya’dan daha önce kurulduğunu ifade eden kaynaklara rastlanmıştır.

Aiollerin Anadolu kıyılarına ilk gelişleri Dor yayılımcılığının ardından olmuştur. Akhaioi’nin komşusu olan Balkan budunlarından olan Aioller Thessalia’da yurtlandıktan sonra Dor yayılımı nedeniyle orta Hellas’a göç ederek, Peleponnesos’un kuzey batısı ve buradan da Anadolu’nun batı kıyılarına geçmek zorunda kalırlar. Thessalia ve Boiotia bölgeleri dışında, daha sonra da klasik çağda Fokis, Eleia ve batı Anadolu’daki Aiolis ve çevre adalarına yerleşirler (Lesbos, Tenedos, vb.). Göçen bu halk, Eski Hellence’nin Aiol lehçesini konuştuğu için bölgeye Aiolia/Aiolis adı verilmiştir. Lehçelerinden ve kimi kurumlarından anlaşıldığına göre bu budunlar tüm Hellenler arasında eski geleneklere en bağlı olanlardır. Boiotia’nın, Hellas’ın en kökten geleneksel yapılarının bulunduğu bölge olduğuna dair çeşitli aktarımlar bulunmaktadır.

Halikarnasoslu tarihçi Herodotos'un (M. Ö. 5. yy.) aktarımlarında (Herodotos Tarihi 7. kitap/bölüm 95) “… Aioller Yunan anlatılarına göre, eskiden Pelasg adını taşırlardı.” der. 1. kitap/bölüm 149’da Aiol kentlerinin dökümünü verir: “Aiolların kentlerine gelince, onlar da şunlardır: Phrikon'un kenti denilen Kyme (bugün Nemrut), Larissa (bugün Buruncuk), Neonteikhos (bugün Yanıkköy), Temnos (bugün Görece), Killa, Notion, Aigiroessa, Pitane (bugün Çandarlı), Aigaia (bugün Nemrudkale), Myrina (bugün Kalabaksaray), Gryneia (bugün Çıfıtkalesi); eski on bir Aiol sitesi bunlardır; on ikinci olan İzmir (Smyrna)'i, İonlar konfederasyondan ayırmışlardı; zira bu siteler de, anakarada hepsi on iki taneydiler. Aiollar, toprağı İonlarınkinden daha bereketli, ama havası onun kadar güzel olmayan bir ülkede yerleşmişlerdir.”

“Bakınız nasıl kaybettiler Aiollar İzmir'i: Politik karşıtlarına yenik düşen ve yurtlarından göçen Kolophonlular bu kente sığınmışlardı. Bu Kolophonlu sürgünler; İzmirlilerin, Dionysos bayramını kutlamak üzere surların dışına çıktıkları zamanı beklediler, sonra kapıları kapatıp kenti ele geçirdiler. Bütün Aiollar yardıma koştular; bir anlaşma yapıldı: İonlar bütün taşınabilir eşyayı geri verecekler, Aiollar da bunları alıp İzmir'den çıkacaklar. İzmirliler kabul ettiler, öbür on bir kent bunları paylaşıp kendi yurttaşları arasına kattılar.”
Herodotos, Herodotos Tarihi I. Kitap / Bölüm 150.

“Anakaradaki Aiol kentleri işte bunlardır, zira İda bölgesinde kurulmuş olanları bunlardan ayrılmışlardır. Adalardakilere gelince, beş tanesi Lesbos'tadır (Lesbos'taki kentlerin altıncısı Arisba'yı Methymnalılar, kendileri de aynı kandan oldukları halde köleleştirmişlerdi); Tenedos'ta yalnız bir kent vardır, bir tane de yüz adalar denilen adalarda vardır.”
Herodotos, Herodotos Tarihi I. Kitap / Bölüm 151.

Aiolis Lehçeleri (Yunan/Anadolu) Boiotia, Thessalia, Lesbos (Midilli) Adası ve Anadolu’nun bu adaya bakan kıyılarında konuşulan Hellen lehçeleri...

Coğrafya bakımından çok dağınık olan Aiolis lehçeleri, birbirlerinden derinlemesine farklılaşmalarına karşın birçok ortak özelliklerini de (digammanın korunması, tamlayan durumu yerine soyu belirten sıfatın kullanılması, vb.) sürdürmüşlerdir. Dor yayılımcılığını (M. Ö. Xl. yy.) izleyen göçlerle Asya'ya yayılan Aiolis lehçeleri en eski destanların dilidir. Homeros'da, Aiolis lehçelerinin biçimbilimsel özelliklerini taşıyan arkaizmler görülür. Yazını olmayan Boiotia ve Thessalia lehçelerine karşılık, Midilli lehçesi M. Ö. VII. yy.da kısa bir süre parlak bir yazının dili olmuştur

Aiolis

Aisepos (Anadolu) Gönen Çayı’nın ilkçağdaki adı...

Aiskhrionia (Mısır) Mısır’da bir bölge... Aiskhrion budunundan olan Samosluların oturdukları Oasis kentinin de içinde bulunduğu bölge. Thebai’ye yedi günlük yolda imiş. Hellen (Yunan) dilinde, bu ülkeye Mutlular Adası denilirmiş.
Herodotos, Herodotos Tarihi, III. Kitap / Bölüm 26.

Aithiopia (Etiyopya) Habeşistan... Hellence, yüzü yanıklar anlamına gelen bu sözcük, Homeros Destanları’nda sık sık adı geçen, Okeanos kıyılarında, güneşin doğup battığı uçsuz bucaksız bir ülkede oturan efsanelik bir ulusu adlandırır. Güneşe böyle yakın oldukları için yüzleri yanmış ve esmerleşmişler. Sonsuz bir mutluluk içinde yaşarlar, tanrılara kurbanlar kesip gün boyu şölen yaparlar. Bu yüzden de Zeus, Poseidon ve İris gibi Olympos tanrıları ülkelerine sık sık uğrar, şölenlerine katılırlarmış. Aithiopialıların Memnon adında ünlü bir de kralları varmış. Troialılarla birlikte Akha ve bağlaşıklarına karşı dövüşmüş.

Aithiopis Destanı*

Aithusa (Anadolu/Yunan) Ada... Anadolu’nun güneybatısında Myndos (Gümüşlük) karşısındaki iki kiremit adasından biridir.

Aitna (Yunan/Roma) Etna Yanardağı’nın Yunan Mitolojisi’ndeki adı...

Aitolia (Yunan) Korinthos Körfezi’nin kuzeyinde dağlık bir yer... Tarihin ilk dönemlerine ait bilgisi azdır. Meleagros’un öldürdüğü boğa Kalydon ile ilgili söylence ve İlyada’daki bilgiler ile bilinir. Bazı kaynaklarda, tanrılar tanrısı Zeus’un kuğu kuşu görünümüyle yanına gidip, Kastor ile Polydeukes’e gebe bıraktığı Leda’nın, Aitolia kralının kızı olduğu bilgisi de vardır.

Dağlık ve ormanlık bir ülke olan Aitolia, güneyde Korinthos Körfezi ile sınırlıdır. Atina, Naupaktos (İnebahtı) limanından yararlanarak, uzun süre bu körfezi denetler. Batıda Akheloos Irmağı Aitolia’yı Akarnania’dan ayırır. Ülkenin kuzeyinde Epeiros, doğusundaysa Lokris bulunur. Trikhois Gölü güneydeki bir ovanın ortasındadır. Meleagros’un öldürdüğü boğa Kalydon söylencesi ve İlyada’daki dönemlerinden daha sonra, Aitolia’da uygarlığın gelişimi yavaş olur, düşünce ve ticaret olaylarına uzak kalır (Naupaktos'tan başlayan yollar ya Amfissa ve Delphoi'den ya da Sperkhios vadisinden geçmektedir). Euripides’e göre Aitolialılar yarı barbar, Thukydides’e göre ise çiğ et yiyen ve haydutlar yüzünden hep silah taşıyan insanlardır. Belli başlı bir siteleri yoktur, desteklenmemiş kasabaları vardır. Hafif silahlarıyla, Atinalılara karşı direnmiş (M. Ö. 426) usta askerlerdir. Askeri alanda başarıları ve Thermos Apollon kültüne bağlılıklarıyla (Trikhois Gölü’nün kuzey-doğusundaki eski tapınak ve M. Ö. Vl. yy.da yenilenen ikinci tapınak yakınında, bir süre sonra bir yerleşme merkezi doğar), İ.Ö. IV. yüzyıldan sonra Aitolia’da kurulan bir birliğin önderliğini ele geçirirler. Hellas (bugünkü Yunanistan), Roma egemenliğine girince, Aitolia’da, Akhaia eyaletinin bir parçası olur. Bizans dönemindeyse, Latin İmparatorluğu kurulurken Epeiros despotluğuna bağlanır. Murat II döneminde Türkler tarafından alınan (1457) Aitolia, İskender Bey sayesinde bağımsızlığına kavuşmuş, bir süre Venediklilerin yönetimine geçmiş, yeniden Türkler tarafından alınmış. 1829'da Yunanistan'a geçen Aitolia, Akarnania ile birlikte, Mesolongion'a bağlı bir yönetim merkezi olur.
Bkz. Akarnaia, Leda, Kastor, Polydeukes.

Aitholia Birliği (Yunan) Hellen birliklerinden biri (M. Ö. IV.-II. yy.)… M. Ö. IV. yy.ın ilk yarısında varlığını sürdürdüğü kesin olarak bilinen Aitolia Birliği, M. Ö. 226'ya doğru, topraklarını en çok genişlettiği döneme girer. Bu tarihte birlik, Aitolia'nın yanı sıra, güneyde Kalydon kentlerini, Naupaktos (İnebahtı) ve Oiniadiai'yi, batıda, kıyı bölgesi dışında Akarnania'yı, kuzeyde ise Thessalia'nın bir bölümünü ele geçirir. Üstünlüğünü Delphoi meclisine kabul ettiren birlik, sınırlarını doğuda Thermopylai ve Boiotia'ya kadar genişletir. İonya kentlerinden çoğunu denetimi altına alır ve Adriya Denizi'ne bir korsan donanması yerleştirir. Birliğin federal kurumları şunlardır: eli silah tutan tüm yurttaşların girebildiği ve yılda iki kez toplanan bir halk meclisi; Thermos'ta sürekli olarak toplanan ve sonbahar gündönümünde yargıçları seçen Thermika meclisi; her ilkbahar gündönümünde başka bir yerde toplanan Panaitolion meclisi. Ayrıca, birliğe üye kentlerin askeri ve mali güçlerine göre temsil edildikleri, 500 ile 1000 üyeden oluşan ve gündelik işlerle uğraşan -bule ya da synednon adlı- bir konsey vardır. İvedi kararları almak, yargıçlarla işbirliği yapan daha küçük (30 üyeli) bir kurulun yetkisindedir. En önemli üyeler, III. yy.ın sonunda yetkisi artırılan bule sekreteriyle askeri konularda hyparkosa yardım eden bir strategos'tu. Siteler arasındaki ilişkiler -bunlar bağımsızlıklarını sürdürüyorlardı- ve birliğin federal gücü şöyle belirleniyordu: tüm Aitolialılar, konfederasyon siteleri içinde aynı haklara sahiptir (buna "sympoliteia" deniyor); birlikle güç birliği etmiş bağlaşıkların da bazı hakları olduğu varsayılmaktadır (buna da "isopoliteia" deniyor). Merkezi otorite federal site hakkını vermektedir. Dış siyaset ve gümüş para basımı gibi konulardaysa konfederasyon yetkilidir. Aitolia birliği'nin kurumları Akhaia birliği'nin kurumlarına göre daha demokratiktir; ancak, bule meclisi üyelerine ve yüksek görevlilere ücret (misthos) verilmemesi, bu görevlerin zamanla en varlıklı kişilere bırakılmasına yol açmıştır.

Aitolia Lehçesi (Yunan) Aitolia'da konuşulan, dor grubundan eski Hellen lehçesi. (Aitolia birliği döneminden kalma yazıtlardan tanınan bu lehçe, birliğin etkisiyle M. Ö. II. yy.da kendi sınırları dışına yayılmıştır.)

Aizanoi/Azanoi (Anadolu/Frig) Kent... Anadolu'da, Phrygia bölgesinde antik kent. Kütahya'nın (antik Kotieion) 54 km. güneybatısında Emet ilçesi, Örencik bucağına bağlı Çavdarhisar köyündeki Çavdarhisar Suyu'nun iki yakasında kurulmuş. Günümüze en sağlam ulaşan eskiçağ kentlerindendir. Phrygialılar döneminde Kybele kutsal alanı, Bizanslılar döneminde de piskoposluk merkezidir. Antik Çağ'da Phrygia Epiktetus (Küçük Phrygia) adını taşıyan bu bölgeden geçen Rhyndakos Irmağı (bugün Çavdarhisar Suyu) Aezanitis Yaylası'nı böler. Antik kent bu ırmağın iki yakasına yayılmıştır. Aizanoi adı eksouanous (Grekçe eksis: kirpi, ouanous: tilki) sözcüğünden gelmektedir. Kent için tanrılara bu hayvanların kurban edildikleri söylenmektedir. Sözcüğün değişim biçimi "Azanion"dur. M. Ö. I. yy.ın son çeyreği ve erken Augustus dönemi (M. Ö. 27-M. S. 14) sikkelerinde "Ezeaniton" adına rastlanmaktadır.

Aizanoi kentinin varlığı MÖ 3. yy.dan 2. yy.a geçişte Yunan coğrafyacı Strabon'un (M. Ö. 64/63-M. S. 19/24) yapıtında ilk kez ortaya çıkar; Bithynia ve Pergamon krallıkları arasında paylaşılamayan bir kent olduğu anlaşılmaktadır. M. Ö. 216-213'te Phrygia Epiktetus, I. Attalos tarafından Pergamon'a eklenmiş; M. Ö. 197'deyse Bithynia yönetimine geçmiş. M. Ö. 188'de Apameia Barışı'ndan sonra gene Pergamon denetimine giren bölge, M. Ö. 156-154 Bithynia-Pergamon Savaşları'ndan etkilenmiştir. Roma döneminde Augustus'la önem kazanmış; Hadrianus dönemindeyse (M. S. 117-138) tüm öteki Anadolu kentleri gibi parlak bir çağ yaşamıştır. Yeniden kurulan Zeus Tapınağı’yla Zeus kültü M. S. 3. yy.a değin bölgedeki önemini korumuştur. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan kentin tapınağı da kiliseye çevrilmiştir. Osmanoğullarının Batı Anadolu'ya yerleşmeleri sırasındaysa Germiyan denilen bu bölgeye Çavdar adlı bir Tatar boyu yerleşerek, bugün Çavdarhisar adıyla bilinen kaleyi kurmuştur. Aezani Zeus Tapınağı ve Tiyatrosu ilk kez 1824'te Vicomte Saint Asaph tarafından bulunmuş; yazıtlara dayanılarak Aizanoi olarak saptanmıştır. Fransız arkeolog ve gezgin Charles Texier (1802-71), 1839'da bu kentle ilgili geniş bilgi vermiş, 1926-28'deki ilk kazı M. Schede ve D. Krencker tarafından gerçekleştirilmiştir. 1936'da başlatılan ilk onarım çalışmaları Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce yürütülmüş; 1970 depreminden büyük zarar gören antikçağ yapılarının onarımıysa aynı kurumla İstanbul'daki Alman Arkeoloji Enstitüsü işbirliğinde Rudolph Naumann tarafından 1971'de başlatılmıştır. 1984'te ara verilen kazılar, 1987'den günümüze Adolf Hoffmann tarafından sürdürülmektedir.

Kentin çevresinde sur ve sur kapısı bulunamamıştır. Yapıların yönleri ve planları kentin ortasından geçen suyun yönüne uygun düzenlenmiştir. Roma döneminde bu suyun üzerinde yapılmış olan köprüler ve kıyı duvarları bugün de kullanılmaktadır.

Irmağın batısında, kıyıya 200 m. uzaklıkta, 130,5 x 112 m. boyutlarında, sütunlu galerilerle çevrili bir alanın ortasında 33 x 37 m. boyutlarında bir podyum üstünde 8 x 15 sütunlu pseudodipteros planlı Zeus Tapınağı yükselmektedir. Pronaos (cellaya giriş mekânı) önünde dört, opisthodomos (cellayla arka portik arasındaki mekân) içinde iki sütun ve bir merdiven yuvası bulunmaktadır. Bu merdiven hem çatıya hem de ana cellanın altında yer alan ve Phryg (Frig) tanrıçası Meter Steunene (Kybele)'ye adanmış olan yeraltı cellasına ulaşmaktadır. Anadolu'da en iyi korunmuş ion düzenindeki tapınaklardan biri olan yapının bezemelerinden özellikle akroterleri ilgi çekicidir. Batı alınlığında orta akroter akant dalları ve yaprakları arasında Tanrıça Kybele'nin büstüyle bezenmiştir. Bu betimleme, tanrıçaya tapınmanın Roma döneminde de sürdüğünü gösterir. Doğu alınlık akroterindeyse Zeus büstü bulunmaktadır. Anadolu'da Kybele kültüyle ilişkilenen Yunan ve Roma tapınaklarının girişlerinin batıya yönlendirilmiş olduğu bilinmektedir. Bu tapınağın da yeraltı cellasının girişi batı yönündedir. Duvarlarındaki yazıtlara göre M. S. 126-157'ye, yani Hadrianus dönemine tarihlendirilen tapınağın ekseni üzerinde bir sunak, anıtsal kapı (propylon) ve agora yer almaktadır. Tapınağa ve agoraya batı yönünden bitişik olan dor sütunlu bir avlu ve bunun arkasında da küçük bir tapınak olduğu sanılan bir kalıntı bulunmaktadır. Irmağın batısında gymnasium ve buna bağlı bir hamam; kuzeyde kentin sınırında kalıntıları yayılmış durumda tiyatro ve stadium; kuzey, batı ve güneybatıda da nekropolis (mezarlık) alanları yer almaktadır. Tiyatro ve stadiumda arkeolojik çalışmalar sürdürülmektedir. Irmağın doğu kıyısındaysa M. S. 2. yy.ın son yarısına tarihlenen, yuvarlak cellalı bir peripteros ortaya çıkarılmıştır.
B. Madra, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nin katkılarıyla...
Bkz. http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF060F3652013265D66DAAA061080DB72A

Akademia (Yunan) Orman... Atina’nın kuzey-batısında bulunan ve adını kahraman Akademos’tan alan ormandır. Klasik dönemde burada, Hippias’ın çevresini duvarlarla kuşattığı ve Kimon’un ağaçlarını diktiği bir gymnasion kurulmuş. Bu yörede toprağı olan Platon, öğrencilerini burada toplarmış.
Bkz. Akademos.

Akademi

Akalan ( Anadolu) Köy... Kuzey Anadolu’da, Samsun’un merkez ilçesi merkez bucağına bağlı bir köydür. T. Makridi ve H. H. von Osten’in yaptığı araştırmalardan sonra, U. B. Alkım yörede incelemeler yapar (1970). İlk tunç çağı ve Hitit buluntularının yanında, Phrygyalıların Karadeniz kıyılarına dek yayıldıklarını gösteren buluntular açısından önemlidir.

Akalın, Ayşe Gül

Akalissos (Likya) Kent... Anadolu’nun güneyinde, Lykia bölgesindeki antik kenttir. Antalya’nın Kumluca ilçesinde, ilçe merkezinin 27 km. kuzeyindeki tepelerde kalıntıları vardır. Kilise ve yapı kalıntıları, lahitler ve kaya mezarları bulunmaktadır.

Akamansion/Akamansia (Anadolu/Yunan) Kent... İlkçağ kenti Dorylation (bugün Eskişehir) adlarından biridir. Bu adın, Yunan söylence kahramanlarından biri olan Theseus’un oğlu Akamas’tan kaynaklandığı söylenmektedir.
Bkz. Theseus, Akamas.

Akampsis (Anadolu) Çoruh Irmağı’nın ilkçağdaki adı.

Akanthos (Makedonya) Kent... Kıyı kenti, Kuzey Ege-Makedonia’da Khalkhidike’yi Akte Yarımadası’na bağlayan kıstağı bir kanalla kestiği yerin yakınında. Kserkses ordusunun Thrakia (Trakya)’da ele geçirdiği kentlerden biri (bugün Yerissos). Kserkses, bu kent halkına kralın ev sahibi adını verip, kendilerine med cüppesi armağan eder ve övücü sözler söyler.

Akanthos     

Akanthos 

Akarca, Aşkıdil   

Akarnaia/Akarnania (Yunan) Bölge... Hellas (bugünkü Yunanistan)’ın batı kesiminde, Patras ile Arta Körfezleri arasındadır. Akheloos Irmağı ile sulanır. Herodotos Tarihi’nde Akarnania’dan geçen Akheloos Irmağı’nda çok uzun boynuzlu yaban öküzü ve aslan bulunduğu bilgisi vardır. Bölgede yaşayan budunların (Akarnanlılar ya da Akarnaialılar) oluşturdukları birlik, önce Makedonların (M. Ö. 225’e doğru) sonra Romalıların (M. Ö. 146’dan başlayarak) egemenliğine girer. Roma’nın Akhaia eyaletine katılır. Günümüzde Etolya ya da Aitolia-Akarnania nomosuna bağlıdır.
Herodotos, Herodotos Tarihi, VII. Kitap / Bölüm 126.
Bkz. Akarnan.

Akbatana (Suriye/Media) Kent... Suriye’de ve Media’da (Hamadan) iki ayrı kent.
Herodotos, Herodotos Tarihi, I. / III. Kitap / Bölüm 98, 110, 153 / 64, 92.

Akdamar (Anadolu) Ahtamar ya da Aktamar Adası… Anadolu’nun doğusundaki Van Gölü’nde iki küçük adadır. Gölün güney-doğu kıyısından yaklaşık 4 km. uzaklıktaki adanın su üzerinde yüksekliği azdır. Doğudaki büyüğünün uzunluğu 1 km.den çok, küçük olanın ise birkaç yüz m.dir. Adalarda yerleşim yoktur.

Büyük ada üzerindeki Akdamar Kilisesi’ni Ermeni prens Gagik yaptırmıştır (921). Doğu Hıristiyan sanatının önemli örneklerinden biri olan yapı, koni biçimli külahlı, köşe kuleli, merkezi haç planlıdır. Yapıyı dolanan kabartmalı firizde elinde kilisenin maketini tutan prens Gagik, dinsel betimlemeler, bitki ve hayvan motifleri vardır.

Akdeniz

Akes (Horasan) Irmak... Asya, Horasan’da.
“.......... Asya’da bir ova var. Her yanı bir dağla çevrilmiş ve dağın beş boğazı var; bu ova eskiden Khorasanlılarındı; Hyrkanialıların, Parthialıların, Sarangiaların ve Thamanaeililerin ülkelerine sınır düşüyordu; ama şimdi buraları İranlılarındır ve büyük kralın mülküdür. Çevresini saran dağdan Akes adındaki ırmak çıkar. Eskiden bu ırmak beş kola ayrılır, yukarıda adlarını saydığım urukların topraklarını sulardı; bir kanal, dağın beş tane sarp boğazının her birinden bu ülkelerin topraklarına su gönderiyordu. Ama İran egemenliği başladıktan sonra şöyle oldu: Büyük kral beş boğazın beşine de birer kapaklı alavere havuzu yaptırttı; suyun önü tıkandı, yüksek dağın ortasındaki ovayı su bastı, çünkü ırmak ovaya iniyor, ama oradan dışarı akamıyordu. Eskiden ırmaktan yararlanan ülkeler, artık bu iyilikten yoksun kalmışlardı ve büyük sıkıntıya düştüler. Kışın tanrı, başka insanlara olduğu gibi, onlara da yağmur gönderiyordu, ama ırmağın suyu yazın darı ve susam ekerlerken gerekliydi. Bu sudan yoksun kalınca, karılarını da yanlarına alıp İranlılara koştular, kral sarayının kapısında dineldiler, yürek paralayan seslerle yakındılar. O zaman kral, alavere havuzlarının açılması için buyruk verdi, su önce en ivedi gerekli olduğu yere verildi; bu ülkenin toprağı suya doyduktan sonra, kral burasını kapattırıp ötekini açtırdı, gene en ivedi gerekli olduğu yere gönderdi; ama şunu da söylemeden geçemem, havuzu açmak için para alıyordu ve aldığı haraçtan gayri, bu yoldan da önemli bir gelir sağlıyordu.”
Herodotos, Herodotos Tarihi, III. Kitap / Bölüm 117.

Akhaia 1. (Yunan) Bölge… Hellas’ta iki bölge bu adla anılır. Biri Peloponnesos’un kuzeyinde, İonların, eskiden Aigia Pelasgları adıyla uzun süre oturdukları Peloponnesos bölgesidir. Herodotos, Akhaialıların, Peloponnesos’tan çıkmadıklarını, ama ilk yurtlarını bırakarak, başta kendilerine yabancı olan bir bölgeye yerleştiklerini söyler. Peloponnesos’taki budunları sayar, yedi tane olduğunu, bunların dördünün (Dorlar, Aitoloililer, Dryoplar, Lemnoslular) dışardan geldiğini anlatır. Diğer üç budundan biri olan Akhaialıların yer değiştirdiğini, yer değiştirmeyenlerin ise Arkadialılar ve Kynurialılar olduğunu ekler.

Peloponnesos’un kuzeyinde bulunan bu bölgedeki on iki kent, İ.Ö. 280’e doğru Akhaia Birliğinin ilk çekirdeğini kurar. Bölge, ormanlarla kaplı dağlardan ve bağlık kıyı ovalarından oluşmaktaymış.

Daha sonraları Akhaialıların yerleşmesiyle Thessalia güneyinde bulunan Phthoitis’in bir bölümü de bu adla anılır olmuş.
Herodotos, Herodotos Tarihi, V. / VII. / VIII. / IX. Kitap / Bölüm 72 / 94, 132, 173, 196, 197, 198 / 73 / 26.

Akhaia 2. (Yunan) Kent... Thessalia’nın güneyinde, Phthia bölgesinde Phthoitis’e verilen addır. Kserkses ordularına toprak ve su veren Akhaialılar arasında Phthoitis’in de adı geçer. Thessalia ırmakları içinde ordunun su gereksemesini ancak karşılayabilen ırmaklar, Akhaia ırmakları olmuş. Kserkses, Akhaia’da Alos’a gitmiş. İlgi çekici olsun diye ona, Aiolos oğlu Athamas’ın, Phriksos’u öldürmek için İno ile nasıl tuzak kurduklarının öyküsünü anlatmışlar. İno, Athamas’ın ikinci karısıdır ve Phriksos ile Helle’nin üvey anasıdır. Sonradan Akhaialılar, bir önbilicinin (orkl/kâhin) buyruğuna uyarak, suçlunun soyundan gelenlere şunu yapmışlar: Bu ailenin büyüğüne Prytaneion’a girmeyi yasak etmişler ve kapıda nöbet beklemişler. Akhaialılar, Halkevi’ne Prytaneion derlermiş. Eğer girerse ancak kurban olarak ölüme gitmek üzere çıkabilirmiş. Bu adamların birçok kez işkenceye yollandıkları görülmüş, onlarda korkudan başka bir ülkeye kaçmışlar; eğer döner ve yakalanırsa Prytaneion’a götürülüyorlarmış. Kılavuzlar, başlarına şerit taçlar konmuş olan kurbanın nasıl alayla ölüme götürüldüğünü ayrıntılarıyla anlatmış. Phriksos oğlu Kytissoros’un torunlarının alın yazısı böyleymiş. Bu yargının nedeni ise şöyle açıklanır, Herodotos tarafından:
“Akhaialılar bir orakle uyarak, Aiolos oğlu Athamas’ın kanı ile topraklarını arındırmak istedikleri zaman, Kolkhis’teki Aia’dan gelen Kytissoros, onu ölümden kurtarmış ve böylelikle torunları üzerine tanrısal öfkeyi çekmiş. Kserkses bu anlatıyı dinlemiş, kutsal ormanın yanına gitmiş, ama içeri girmekten çekinmiş; askerlerini de sokmamış. Athamas’ın torunlarının evine karşı da, kutsal alana gösterdiği saygının aynını göstermiş.”
Herodotos, Herodotos Tarihi, VII. Kitap / Bölüm 132, 173, 196, 197, 198.
Bkz. Aiolos, Aia, Athamas, İno, Phriksos.

Akhaia 3. (Yunan/Roma) Roma eyaleti… M. Ö. II. yy.daki fetih sonunda kurulur. Güney ve Orta Hellas'ı, Thessalia'yı ve Epeiros'u kapsar. Augustus döneminde senato eyaleti olur ve Korinthos'ta oturan bir prokonsül tarafından yönetilir.

Akhaia Birliği (Yunan) Peloponisos'un kuzey kıyısında, kökeni M. Ö. V. yy.a uzanan on iki kentlik topluluk… Bunların en önemlisi olan Helike M. Ö. 373'te bir tufanda yok olmuş. 281'de yeniden kurulan konfederasyon ancak 251'de, strategos Aratos Sikyonu'nun diplomasisi sayesinde büyük bir önem kazanır. Yabancı kentlerle birleşerek (Argos, hatta 229'da Atina) egemenliğini genişletir ve Makedonya'nın politikasına karşı çıkar. Polvbios'a göre, konfederasyon ortakların tam eşitliğini ve ılımlı demokrasiyi temel almaktadır. 226'dan sonra birliğin gücü düşmeye başlar, ama Philopoimen sayesinde 20l'den 183'e dek yine de varlığını sürdürür; sonra lafebelerinin etkisiyle Roma'ya karşı koymaya yeltenir. Roma, birliği egemenliği altına almakta güçlük çekmez (146). Birliğin toprakları Roma eyaleti haline gelir, sitelerin anayasaları, eski konfederasyon yargıcı ve Roma yandaşı Polybios'un yönettiği bir kurul tarafından değiştirilir.
Bkz. Hellen Birlikleri.

Akhaion Limen (Yunan/Anadolu) ). Liman… Lat. Achaeorum Portus denilen, Batı Anadolu'daki iki limandır. Troia'nın limanı, kentin kuzeyinde Çanakkale Boğazı’nın girişinde, Karanlık liman ya da yakını; Aiolis bölgesinde Myrina ile Gryneion kentleri arasında bugünkü Çandarlı Körfezi’nde bulunani eski liman.

Akharnai (Yunan) Attike'de demos… Parnes (günümüzde Pamis) Dağı’nın eteğindeymiş. Kazılarda, kubbeli bir Miken mezarı bulunmuştur.

Akhilleion (Anadolu) Kent... Anadolu’nın batısında, üç yerleşim yerinin adı. Birincisi, Troas bölgesindeki kale kent; Kumkale ile Yenişehir arasında olduğu sanılıyor. Mytileneliler (Midilli)’in kurduğu kent, İlion (Troia)’nun yöreye egemen oluşundan sonra yıktırılmış. İkincisi, Smyrna (İzmir) yakınlarında kale, üçüncüsü ise, Pirene yakınlarında yeri bilinmeyen bir kentçik.

Akkad (Mezopotamya) M. Ö. 3. binyılın ikinci yarısında Sumer kentlerine yerleşen Samiler, zamanla kendilerini kabul ettirmişler ve sarayda bile önemli görevlere getirilmişlerdir. Hille'nin 20 km. doğusundaki Kiş sarayında görevli olan Sargon (Şarrukin) M. Ö. 2334'te Agade adlı merkezi kurarak bağımsızlığını ilan etmiş; Basra Körfezi'nden Akdeniz'e kadar tüm Güney Mezopotamya'da geniş bir alana yayılan Akkad Devleti'ni kurmuştur. Kısa süre içinde kuzeyi de ele geçiren devlet, tüm Mezopotamya'da egemen olmuştur. Akkad Devleti'nin siyasi ve kültürel başarısı ekonomik etkinlikleriyle bağlantılıdır. Dış siyasette stratejiler daha çok hammadde kaynaklarına ve ticaret yollarına göre belirlenmiştir. Akkad Devleti, M. Ö. Yaklaşık 2200'lere dek bölgedeki egemenliğini sürdürmüş; ancak M. Ö. 2193'ten sonra, Gutilerin bölgedeki egemenlikleri altında dağılmıştır.

Başkent Agade'nin bulunamaması ve öteki kentlerde de yeterli buluntu elde edilememesi nedeniyle Akkad mimarlığı hakkında fazla bilgi yoktur. Suriye'de Tel Brak'taki Naramsin Sarayı ve Kuzey Irak'ta Assur kentinde bulunan Eski Saray en önemli yapılardır. Gerçek işlevlerinin saray olup olmadığı kesinlik kazanmayan bu yapılar merkezi avlu etrafında, dar mekân sırasıyla çevrili küçük avlulardan oluşmaktadır. Akkad mimarlığında gereksiz ayrıntılara yer verilmediği, yalnızca işlevsel özelliklerin dikkate alındığı görülmektedir. Aynı durum tapınak mimarisinde de izlenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder