Alfabe yazısı, insanlarla ürünlerin, fikirlerle düşünsel yeniliklerin daima iç içe girdiği Akdeniz çevresinde ve Kenan (Fenike ve Filistin) ülkelerinde ortaya çıktı.
Birinci binyıldan beri alfabe oluşturma yönünde birçok girişim olmuştu: hiyeroglif işaretlerini temel alan yaklaşık 30 işaretllik basit bir yazı kullanan, Milattan Önce1800’e doğru, muhtemelen Asya kökenli Sinalı madencilerin girişimi bunlardan birirdir. Mısır’la Kenan dünyasının kaynaştığı, Biblos’ta, hiyerogliften yola çıkılarak benzer şekilde hece değerine veya sessiz harflere dayanan 75 işaretli bir sistem oluşturuldu. Asıl yeniliği ise Ugarit yazıcıları yarattı: Mezopotamya işaretleri gibi kile kazınan çiviyazısı görünümdeki karakterler aslında daha o zamandan gelecekteki alfabe sisteminde yerini alan 30 harften oluşuyordu. Ugarit, yani Kenan dünyasının dini edebiyat metinleri, bu yazıyla bize ulaşmıştır. ”’Ugarit alfabesi’” sadece bu siteyle sınırlı kalırken, ”’eski ”’ olarak adlandırılan Sami alfabesi bugün kullandığımız alfabe sistemlerinin kökenini oluşturdu. İlk kez 11. yy'de, Biblos Kralı Ahiram’ın lahti üzerine kazılı metinde ortaya çıktı; yalnızca sesli harf değerindeki 22 işaretten meydana geliyordu. Bu sistem sırasıyla Aramlar, İbraniler ve Fenikeliler, seferleri sırasında bu sistemi özellikle Batı’ya, Kıbrıs ve Ege’ye taşıdılar. Bu sistemden esinlenerek yola çıkan Yunanlılar kendi alfabelerini yarattılar. Dünyada ilk kez, sessiz ve sesli harflerin yazıya, dökülmesine dayalı ilk gerçek alfabeyi kullananlar, Milattan Önce 11. yy'de Yunanlılardır. Etrüskler tarafından yeniden ele alınan ve İtaliklere, daha sonra da Latin halklarına aktarılan bu alfabe, tüm Akdeniz dünyasında kullanılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder