Sikke (Arapçadan), belli bir ölçüye göre basılan madeni bir paradır ve ilkel çağlardan beri ticarette geçerli olan değiş-tokuş yöntemleri yerine daha kullanışlı bir değişim aracı olarak icad edilmiştir.
Tanım
Para, malların alımında ve satımında kullanılan değişim aracı biçiminde tanımlanabilir. Para, fiyatlar ile değerleri ifade eden bir araçtır. İnsanlar ve ülkeler arasında el değiştirerek ticari etkinliklerin yürütülmesini sağlar. Bununla birlikte temel bir zenginlik ölçüsüdür. Taşıma ve ölçme kolaylığı sağlamak gibi özellikleri bulunan paranın asıl önemi, biçiminden ve yapıldığı madenden çok mal ve hizmet alımında herkesin benimsediği bir ödeme aracı olmasıdır. Eskiden, aralarında deniz kabuğu, boncuk, taş ve sığırın da bulunduğu bazı değerli mallar para gibi kullanılıyordu. M.Ö. 8. yüzyılda Çin'de, para yerine çapa, tırmık gibi bazı tarım aletlerinin küçük modellerinin yapılıp kullanıldığı bilinmektedir.
Metal paraları inceleyen bilim dalına "nümizmatik" denir. Yunanca "nomisma" ve Latince "numisma" sözcüklerinden türetilmiştir. Osmanlıca'da bu kavram "ilm-i meskukat" ya da kısaca "meskukat" (Arapça 'sikke'den) olarak geçektedir.
Sikkelerin Önemi
Eski metal paralar "sikke" biçiminde adlandırılırlar. Kazılarda, temel altında veya duvar harcı içinde bulunmuş herhangi bir sikke tabakayı kesin biçimde tesbit eder. Aynı zamanda devlet şeklini, bölgesini bildirir, hatta onların incelenmesinden sayısız tarihi olaylar ve gerçekler ortaya çıkar. Ortadan kalkmış şehirlerin isimlerini, kaybolmuş bir heykeli, yıkılmış bir binayı, o zaman var olan ancak bugün yetişmeyen bir bitkiyi, sikkelerdeki tasvirler sayesinde öğrenebiliriz.
Sikke, devletin resmi damgasıyla garantilenmiş, kullanımı kolay madeni bir alım aracıdır. Sikke, M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu'da Lidyalılar tarafından icat edilmiştir. Altın ve gümüş karışımından meydana gelen elektrondan yapılmıştır. Bu doğal elektronu ilk kez altın ve gümüşe ayırarak sikke bastıran Krezüs'tür.
Sikkenin kağıt paraya üstünlüğü madenindendir. Kağıt paranın maddesi değersizdir. Sikkenin hem yapım maddesi değerlidir, hem de daha kullanışlıdır. Bu nedenle daha çok tercih edilmiştir.
Sikkeler, yazılı belgeler ve arkeolojik bulgular ile birlikte incelendiğinde insanlara pek çok konuda bilgi verirler. Örneğin kentlerin ya da devletlerin zenginlik düzeylerine ışık tutarak ekonomi tarihine ışık tutarlar. Devletlerin hangi coğrafyada egemenlik kurdukları ya da ticari ilişkilerinin nereye kadar uzandığı yine bulunan sikkelerle anlaşılabilmektedir.
Sikkelerin ekonomik ve siyasi yaşama ilişkin bilgi vermenin yanısıra diğer bir yönleri de belgesel özellik taşımalarıdır. Sikkeler ve madalyonlar tarihsel kişilerin resimleri konusunda önemli kaynaklardır. Birçok tarihsel kişiliğin yüzleri bu sikkeler aracılığıyla bilinmektedir. Sikkelerde ayrıca devletle ilgili bilgiler, şehir adları, bina, heykel veya bitki tasvirleri bulunabilmaktadir ve bu yönüyle de önemlidirler.
Yapım Malzemesi
Eski çağlarda yapılan sikkelerde kullanılan başlıca metaller arasında altın, gümüş, bakır, altın ve gümüş karışımı olan elektron, tunç ve pirinç sayılabilir. Anadolu'da ilk metal paralar elektrondan yapılmıştır. Değerli metallerin para yapımında kullanılması 20. yüzyıla kadar sürmüş ancak kağıt paranın yaygınlaşması ile yavaş yavaş terk edilmiştir. Günümüzdeki bozuk para ihtiyacı için yapılan metal paralarda nikel, bakır-nikel, tunç, alüminyum ve tunç-alümiyum gibi metal ve alşımlar kullanılmaktadır.
Yapım Teknikleri
Paraların metalden yapılması, dayanıklılığının yanı sıra, metalin eritilip bir kalıba dökülerek biçimlendirilmesindeki kolaylıktan da geliyordu. Bu nedenle döküm, para basımının en önemli işlemlerinden biri olmuş, hatta pek çok yerde para yalnız döküm yoluyla üretilmiştir. Ancak içerisine daha değersiz metaller karıştırarak paranın değerinin düşürülebildiği, böyle bir paranın da ilk bakışta gerçek değerde olandan ayırt edilemediği anlaşılınca, bu durumu önlemek için farklı yöntemler denenmeye başlanmıştır.
M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da para, eriyik haldeki metalin düz bir yüzey üstüne dökülmesiyle yapılıyordu. Altları düz olan bu paraların üsleri metal eriyiğindeki yüzey gerilimi nedeniyle hafif yuvarlak oluyordu. Bunu düzeltmek için çekiç ya da tokmak gibi aletler kullanılıyordu. Bir süre sonra bu aletlerin üzerindeki girinti ve çıkıntıların paranın üstünde iz bıraktığı fark edilince, bunun düşük değerde para basımını engellemekte kullanılabileceği düşünüldü. Ardından paranın üstüne, değişim değerinin resmen onaylanması anlamına gelen yönetici ya da devlet işaretleri işlenmeye başlandı.
Eski çağlardan günümüze ulaşan para kalıplarının çoğu tunçtan yapılmıştır. Romalıların demir kalıplar da kullandığı bilinmektedir. Alt kalıbın içine yerleştirilen metalin üstüne, bir sapın ucundaki üst kalıp konulup çekiçle vurularak arada kalan madene hem ince pul biçimi verilir, hem de istenen işaretler işlenirdi. Vurmaya dayanan bu para basma yönteminde bir süre sonra metal eriyiği doğrudan alt kalıbın içine dökülmeye başlandı. Bu yöntemle, alt kalıp bozulmadan 10-20 bin para basılabileceği, çekiç darbelerinden direk olarak etkilenen üst kalıbın ise bunun yarısı kadar para basımına elvereceği bilinmektedir. Bir kalıpta bir kişinin çalıştığı küçük darphanelerde saatte 100 tane sikke yapılabileceği bilinmektedir.
Kalıplarda yapılan değişiklikler paraların biçiminin yanısıra üretim ekniklerini de etkiledi. Sasaniler döneminde İran'da 220'den sonra ince kalıp kullanıldı. Bu da hem daha ince paraların yapılmasına, hem de bunların üstündeki kabartmaların daha alçak tutulmasına yol açtı. Bizans aracılığı ile Avrupa ülkelerine geçen bu yöntem, Charlemegne'ın bastırdığı paralarda da kullanıldı. Bazı Frank ve Sakson krallıklarında da aynı paranın üstüne, her biri yalın işaretler taşıyan birkaç kalıpla baskı yapılır, böylece daha karmaşık bir kabartma elde edilirdi. Avrupa metal paralarında hem kabartma, hem de oymalar bulunurken, İslam ülkelerinin paralarında oyma daha ağır basmaktaydı.
Gümüş para yapımında, önce gümüş ince bir katman biçiminde dökülür, sonra da eriyik tam soğumadan çekiçle istenilen kalınlığa getirilirdi. Aşağı yukarı 10. yüzyılda gerçek para boyutlarından biraz daha büyük dörtgen parçalar hazırlanmaya, daire biçimindeki kalıbın içine yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra yanlardaki fazlalıklar kesilerek alınmaya başlandı. Metal para bastırmak karşılığında kullanılan "sikke kestirmek" deyimi buradan gelmektedir.
15. yüzyılda para basımının hızlanması, daha iyi kalıpların yapılmasına yol açtı. Bunlardan biri demir kalıptı. Kalıbın içine karbon konup fırına veriliyor, bu da onun çaliğe dönüşerek daha sertleşmesini sağlıyordu. Paraların kenarının kesilip değerlerinin düşürülmesi tehlikesine karşı da buraya çentikler yapmak, tırtıklar açmak ya da bir yazı kazımak gibi önlemler uygulanıyordu. Ayrıca kalıpları, çekiçle vurmak yerine vida ile sıkıştırarak üstlerindeki işaretlerin paraya geçmesini sağlayacak yöntemler de geliştirildi. Bu yöntem 16 yüzyılda İtalya ve İngiltere'de de kullanıldı. 16. yüzyılda Almanya'da döner kalıplar geliştirilmeye başlandı. Bunlar üstüne kabartma yapılacak metali kendi kendine içine alıp baskıdan sonra da dışarı çıkaran eğri yüzlü kalıplardı. Bu yöntemle para yapılacak metalin kalıplara küçük parçalar biçiminde tek tek yerleştirilmesi yerine, baskı yürüyen bir bant üstünde yapılarak üretim hızı artırılabiliyordu. Daha sonra baskıda çekiç yerine vida ile sıkıştırma yöntemi kullanıldı. Bu teknik 18. yüzyıla kadar kullanıldı.
19. yüzyılda geliştirilen buhar makinesi kısa sürede para yapımında kullanılmaya başlandı. Kalıplar için ise niteliği yükseltilmiş çelikten yararlanılmaya başlandı. Günümüzde kalıpların yapımı, paraların basımı gibi işlemler elektrikli makinelerle gerçekleştirilmekte, kullanılan metallerin özelliklerini ve niteliklerini belirlemek, basılan paraların denetimini yapmak için de bilgisayarlardan yararlanılmaktadır. Çeşitli eritme ve arıtma süreçlerinden geçirilen metaller dakikada yüz metal para basan makinelere gelmekte, basımdan sonra, artanlar ya da eskimiş paralar yeniden üretilmek üzere fırınlara gönderilmektedir. Bir kalıpla 200 binden fazla para basılabilmektedir.
SAHTE SİKKE NASIL ANLAŞILIR
Hakiki sikke üzerindeki patin, asit limon alkol ve sirke gibi maddelerle çıkarılabilir, sahte sirke üzerindeki patin ıslak bezle çok kolay temizlenir, bu yol pratik ve kolaydır. Hakiki sikkeler üzerinden bulunan patinler yosun yeşili,duman rengindedir, sahte sikkelerde bu olay olmaz. Hakiki sikke avuç içinde kayar sahtesi yapışır yada kaymaz.
Sahte sikkeler aşağıdaki unsurlarla karşılaştırılarak da anlaşılmaktadır.
1- Ağırlık ve çapları arasında uyumsuzluk olanlar
2- Alışımın sesi (madeni)
3- Yazılardaki harf hatası
4- Pres artığı
5- Döküm kalitesi
6- Harfler üzerinde ki silikler.
7-Gerçek olmayan kaplamalar
8- Sonrada kazandırılmış sahte patin yapısı
9- Üzerindeki resimlerin tarih ile alakasının bulunmaması
10- Alışımın renk farklılığı
Tanım
Para, malların alımında ve satımında kullanılan değişim aracı biçiminde tanımlanabilir. Para, fiyatlar ile değerleri ifade eden bir araçtır. İnsanlar ve ülkeler arasında el değiştirerek ticari etkinliklerin yürütülmesini sağlar. Bununla birlikte temel bir zenginlik ölçüsüdür. Taşıma ve ölçme kolaylığı sağlamak gibi özellikleri bulunan paranın asıl önemi, biçiminden ve yapıldığı madenden çok mal ve hizmet alımında herkesin benimsediği bir ödeme aracı olmasıdır. Eskiden, aralarında deniz kabuğu, boncuk, taş ve sığırın da bulunduğu bazı değerli mallar para gibi kullanılıyordu. M.Ö. 8. yüzyılda Çin'de, para yerine çapa, tırmık gibi bazı tarım aletlerinin küçük modellerinin yapılıp kullanıldığı bilinmektedir.
Metal paraları inceleyen bilim dalına "nümizmatik" denir. Yunanca "nomisma" ve Latince "numisma" sözcüklerinden türetilmiştir. Osmanlıca'da bu kavram "ilm-i meskukat" ya da kısaca "meskukat" (Arapça 'sikke'den) olarak geçektedir.
Sikkelerin Önemi
Eski metal paralar "sikke" biçiminde adlandırılırlar. Kazılarda, temel altında veya duvar harcı içinde bulunmuş herhangi bir sikke tabakayı kesin biçimde tesbit eder. Aynı zamanda devlet şeklini, bölgesini bildirir, hatta onların incelenmesinden sayısız tarihi olaylar ve gerçekler ortaya çıkar. Ortadan kalkmış şehirlerin isimlerini, kaybolmuş bir heykeli, yıkılmış bir binayı, o zaman var olan ancak bugün yetişmeyen bir bitkiyi, sikkelerdeki tasvirler sayesinde öğrenebiliriz.
Sikke, devletin resmi damgasıyla garantilenmiş, kullanımı kolay madeni bir alım aracıdır. Sikke, M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu'da Lidyalılar tarafından icat edilmiştir. Altın ve gümüş karışımından meydana gelen elektrondan yapılmıştır. Bu doğal elektronu ilk kez altın ve gümüşe ayırarak sikke bastıran Krezüs'tür.
Sikkenin kağıt paraya üstünlüğü madenindendir. Kağıt paranın maddesi değersizdir. Sikkenin hem yapım maddesi değerlidir, hem de daha kullanışlıdır. Bu nedenle daha çok tercih edilmiştir.
Sikkeler, yazılı belgeler ve arkeolojik bulgular ile birlikte incelendiğinde insanlara pek çok konuda bilgi verirler. Örneğin kentlerin ya da devletlerin zenginlik düzeylerine ışık tutarak ekonomi tarihine ışık tutarlar. Devletlerin hangi coğrafyada egemenlik kurdukları ya da ticari ilişkilerinin nereye kadar uzandığı yine bulunan sikkelerle anlaşılabilmektedir.
Sikkelerin ekonomik ve siyasi yaşama ilişkin bilgi vermenin yanısıra diğer bir yönleri de belgesel özellik taşımalarıdır. Sikkeler ve madalyonlar tarihsel kişilerin resimleri konusunda önemli kaynaklardır. Birçok tarihsel kişiliğin yüzleri bu sikkeler aracılığıyla bilinmektedir. Sikkelerde ayrıca devletle ilgili bilgiler, şehir adları, bina, heykel veya bitki tasvirleri bulunabilmaktadir ve bu yönüyle de önemlidirler.
Yapım Malzemesi
Eski çağlarda yapılan sikkelerde kullanılan başlıca metaller arasında altın, gümüş, bakır, altın ve gümüş karışımı olan elektron, tunç ve pirinç sayılabilir. Anadolu'da ilk metal paralar elektrondan yapılmıştır. Değerli metallerin para yapımında kullanılması 20. yüzyıla kadar sürmüş ancak kağıt paranın yaygınlaşması ile yavaş yavaş terk edilmiştir. Günümüzdeki bozuk para ihtiyacı için yapılan metal paralarda nikel, bakır-nikel, tunç, alüminyum ve tunç-alümiyum gibi metal ve alşımlar kullanılmaktadır.
Yapım Teknikleri
Paraların metalden yapılması, dayanıklılığının yanı sıra, metalin eritilip bir kalıba dökülerek biçimlendirilmesindeki kolaylıktan da geliyordu. Bu nedenle döküm, para basımının en önemli işlemlerinden biri olmuş, hatta pek çok yerde para yalnız döküm yoluyla üretilmiştir. Ancak içerisine daha değersiz metaller karıştırarak paranın değerinin düşürülebildiği, böyle bir paranın da ilk bakışta gerçek değerde olandan ayırt edilemediği anlaşılınca, bu durumu önlemek için farklı yöntemler denenmeye başlanmıştır.
M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da para, eriyik haldeki metalin düz bir yüzey üstüne dökülmesiyle yapılıyordu. Altları düz olan bu paraların üsleri metal eriyiğindeki yüzey gerilimi nedeniyle hafif yuvarlak oluyordu. Bunu düzeltmek için çekiç ya da tokmak gibi aletler kullanılıyordu. Bir süre sonra bu aletlerin üzerindeki girinti ve çıkıntıların paranın üstünde iz bıraktığı fark edilince, bunun düşük değerde para basımını engellemekte kullanılabileceği düşünüldü. Ardından paranın üstüne, değişim değerinin resmen onaylanması anlamına gelen yönetici ya da devlet işaretleri işlenmeye başlandı.
Eski çağlardan günümüze ulaşan para kalıplarının çoğu tunçtan yapılmıştır. Romalıların demir kalıplar da kullandığı bilinmektedir. Alt kalıbın içine yerleştirilen metalin üstüne, bir sapın ucundaki üst kalıp konulup çekiçle vurularak arada kalan madene hem ince pul biçimi verilir, hem de istenen işaretler işlenirdi. Vurmaya dayanan bu para basma yönteminde bir süre sonra metal eriyiği doğrudan alt kalıbın içine dökülmeye başlandı. Bu yöntemle, alt kalıp bozulmadan 10-20 bin para basılabileceği, çekiç darbelerinden direk olarak etkilenen üst kalıbın ise bunun yarısı kadar para basımına elvereceği bilinmektedir. Bir kalıpta bir kişinin çalıştığı küçük darphanelerde saatte 100 tane sikke yapılabileceği bilinmektedir.
Kalıplarda yapılan değişiklikler paraların biçiminin yanısıra üretim ekniklerini de etkiledi. Sasaniler döneminde İran'da 220'den sonra ince kalıp kullanıldı. Bu da hem daha ince paraların yapılmasına, hem de bunların üstündeki kabartmaların daha alçak tutulmasına yol açtı. Bizans aracılığı ile Avrupa ülkelerine geçen bu yöntem, Charlemegne'ın bastırdığı paralarda da kullanıldı. Bazı Frank ve Sakson krallıklarında da aynı paranın üstüne, her biri yalın işaretler taşıyan birkaç kalıpla baskı yapılır, böylece daha karmaşık bir kabartma elde edilirdi. Avrupa metal paralarında hem kabartma, hem de oymalar bulunurken, İslam ülkelerinin paralarında oyma daha ağır basmaktaydı.
Gümüş para yapımında, önce gümüş ince bir katman biçiminde dökülür, sonra da eriyik tam soğumadan çekiçle istenilen kalınlığa getirilirdi. Aşağı yukarı 10. yüzyılda gerçek para boyutlarından biraz daha büyük dörtgen parçalar hazırlanmaya, daire biçimindeki kalıbın içine yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra yanlardaki fazlalıklar kesilerek alınmaya başlandı. Metal para bastırmak karşılığında kullanılan "sikke kestirmek" deyimi buradan gelmektedir.
15. yüzyılda para basımının hızlanması, daha iyi kalıpların yapılmasına yol açtı. Bunlardan biri demir kalıptı. Kalıbın içine karbon konup fırına veriliyor, bu da onun çaliğe dönüşerek daha sertleşmesini sağlıyordu. Paraların kenarının kesilip değerlerinin düşürülmesi tehlikesine karşı da buraya çentikler yapmak, tırtıklar açmak ya da bir yazı kazımak gibi önlemler uygulanıyordu. Ayrıca kalıpları, çekiçle vurmak yerine vida ile sıkıştırarak üstlerindeki işaretlerin paraya geçmesini sağlayacak yöntemler de geliştirildi. Bu yöntem 16 yüzyılda İtalya ve İngiltere'de de kullanıldı. 16. yüzyılda Almanya'da döner kalıplar geliştirilmeye başlandı. Bunlar üstüne kabartma yapılacak metali kendi kendine içine alıp baskıdan sonra da dışarı çıkaran eğri yüzlü kalıplardı. Bu yöntemle para yapılacak metalin kalıplara küçük parçalar biçiminde tek tek yerleştirilmesi yerine, baskı yürüyen bir bant üstünde yapılarak üretim hızı artırılabiliyordu. Daha sonra baskıda çekiç yerine vida ile sıkıştırma yöntemi kullanıldı. Bu teknik 18. yüzyıla kadar kullanıldı.
19. yüzyılda geliştirilen buhar makinesi kısa sürede para yapımında kullanılmaya başlandı. Kalıplar için ise niteliği yükseltilmiş çelikten yararlanılmaya başlandı. Günümüzde kalıpların yapımı, paraların basımı gibi işlemler elektrikli makinelerle gerçekleştirilmekte, kullanılan metallerin özelliklerini ve niteliklerini belirlemek, basılan paraların denetimini yapmak için de bilgisayarlardan yararlanılmaktadır. Çeşitli eritme ve arıtma süreçlerinden geçirilen metaller dakikada yüz metal para basan makinelere gelmekte, basımdan sonra, artanlar ya da eskimiş paralar yeniden üretilmek üzere fırınlara gönderilmektedir. Bir kalıpla 200 binden fazla para basılabilmektedir.
SAHTE SİKKE NASIL ANLAŞILIR
Hakiki sikke üzerindeki patin, asit limon alkol ve sirke gibi maddelerle çıkarılabilir, sahte sirke üzerindeki patin ıslak bezle çok kolay temizlenir, bu yol pratik ve kolaydır. Hakiki sikkeler üzerinden bulunan patinler yosun yeşili,duman rengindedir, sahte sikkelerde bu olay olmaz. Hakiki sikke avuç içinde kayar sahtesi yapışır yada kaymaz.
Sahte sikkeler aşağıdaki unsurlarla karşılaştırılarak da anlaşılmaktadır.
1- Ağırlık ve çapları arasında uyumsuzluk olanlar
2- Alışımın sesi (madeni)
3- Yazılardaki harf hatası
4- Pres artığı
5- Döküm kalitesi
6- Harfler üzerinde ki silikler.
7-Gerçek olmayan kaplamalar
8- Sonrada kazandırılmış sahte patin yapısı
9- Üzerindeki resimlerin tarih ile alakasının bulunmaması
10- Alışımın renk farklılığı
tşk ederim emeğinize sağlık
YanıtlaSileksik
YanıtlaSil