Tarih boyunca tüm topluluklarda görülen ölü gömme, ölü için yapılan törenler ve mezarlara konan ölü hediyeleri insanlarının ölümünden sonra yaşam inancını ortaya koymaktadır. İnsanlar sınıf farklılıklarına ve maddi olanaklarına göre kendilerine mezar yaptırma gereksinimi duymuşlardır. Eski çağlarda ölüler bazen yerleşme yerinin içine (intramural), bazen de yerleşme yerinin dışına (extramural) özel mezarlıklara gömülürlerdi. Yerleşme yerinin içine yapılan gömülerde cesetler evlerin bir odasında taban altına ya da yerleşme yerinin boş bir yerine gelişi güzel gömülebilirdi. Mezarlıklarda yapılan gömüler, çoğunlukla normal gömme (inhumasyon), kimi zaman da yakarak gömme (kremasyon) şeklinde olabilir. Yakılarak gömülmüş ölülerin külleri ve yakma töreninden geriye kalanlar çoğu kez urne (pişmiş toprak kap) denilen kaba, bazen de tekne ve kapaktan oluşan ostothek yada larnax denen küçük taş muhafazalar içine konurdu.



Kremasyon gömülerde yani ceset yakılmışsa cesedin giysisi, süs eşyaları veya örneğin bir saldırı sonucu ok saplanmışsa v.s. bunlar kabın içinde bulunabilirdi. Kremasyon gömü çok erken dönemlerde de yapılırdı ama eğer mezar geçse bu Romalı ya da Roma vatandaşı olduğunu da gösterir. Bir ailede hem inhumasyon hem de kremasyon gömü yapılabilirdi. Bu daha çok maddi durumla alakalıdır. Ölen kişi uzakta ölmüşse ve cesedi bulunamamışsa ya da ekonomik sorunlardan dolayı getirilememişse (örneğin bir başka ülkede savaşta öldüyse) temsili olarak boş bir mezar da yapılabilir.



Öbür dünyada yaşam inancından kaynaklanarak ölülerin yanına birçok hediye ve eşya bırakılırdı. Bunları öldükten sonra ölünün kullanacağına inanılırdı. Mezar üzerine betimleme yapılmışsa bu ölünün yaşamıyla ilgili bir sahne veya mitolojik bir sahnedir. Ölünün yanına konan hediyeler kişinin yaşantısında kullandığı her şey olabilir. Bunlar takı eşyaları, kaplar, aynalar, oyuncaklar, savaş aletleri, tıp aletleri, sikkeler v.s. olabilir. Genelde ölünün yanına 2 adet sikke konur. Bunlar birlik ve kent sikkeleridir. Birlik sikkeleri genelde ağıza, kent sikkeleri de ele konur. Bu sikkeler Hades’in dünyası (yer altı) ile de yakın ilişkilidir. Kişi öldükten sonra Yer altı Tanrısı Hades’in dünyasına gidince kayıkçı Charonla karşılaşır ve Charon kayığıyla ölüyü karşıya geçirmek için bu sikkelerden alır. Ayrıca Antik Dönem’de mezarın başında yapılan bazı törenler vardır. Bu törenlerde şarap veya kurban kanı mezar içine akıtılırdı. Ölünün başında yemekler yenirdi.


Ayrıca bu dönemde mezar soyguncuları da çok fazlaydı. Bunlardan korunmak amacıyla mezarların üzerine Medusa veya aslan betimlemeleri yapılırdı. Bunların mezarı koruyacağına inanılır hatta Medusa’nın gözlerine bakanın taş kesileceğine inanılırdı. Bunların dışında da mezarlıklarda mezarların korunması için çalışan kurumlar vardı. Bunların varlığı da yazıtlar sayesinde anlaşılmıştır.

Tümülüsler dış formlarından dolayı cenaze mimarisinin ayrı bir kolunu oluşturmaktadırlar. Tümülüs Latince bir sözcük olup (çoğulu tümüli), bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepeciklere verilen isimdir. Tümülüsler yapı bakımından, gözle görülür dış formları dışında yeraltı mezarları gibi değişik materyallerden veya kayaya oyularak yapılmışlardır .Tümülüslerin içleri ve yer altı mezarları geniş ve özenli işlenmiş olabilirken, malzemelerin geniş bir koleksiyonunu içerebilirdi. Bu iç mekanlar defin tamamlandıktan sonra ölümlü gözlerden saklı kalabilirdi. Mezarlıklara ölüler şehri anlamına gelen nekropolis denilir. Nekropol alanları antik dönem insanının; inanç sistemini, etnik yapısını, yaşam standardını, sosyal ilişkilerini ve ölü gömme adetlerini yansıtması açısından önemli bir yere sahiptir. Nekropol alanlarından alınan veriler ışığında da herhangi bir antik kentin refah düzeyini, nüfusunu ve etnik yapısını tahmin etmek mümkündür. Ayrıca öbür dünya hakkında dinsel gelenekler ve dönemin sanat anlayışı bakımından günümüze çok yararlı bilgiler aktarır. Mezarlar kişinin ekonomik durumuna göre yapılırdı.