DEFİNE--DEFİNECİLİK-DEFİNE İŞARETLERİ-DEFİNE İŞARET ÇÖZÜMLERİ-DEFİNE HARİTALARI-HAZİNELER-DEDEKTÖR-DEFİNE ARAMA ÇUBUKLARI YAPIMI-GPR-ALTIN-GÜMÜŞ-ELMAS-TILSIM-GİZEMLER-GÖMÜ-SİKKE-CİN-EŞKİYA BELGELERİ-MEZAR TÜRLERİ-HÖYÜK-TÜMÜLÜS-KAYA MEZARI-MEDENİYETLER-EFSANELER-DESTANLAR-BÜYÜ VE BÜYÜCÜLÜK-KEHANET-ÜNLÜ EŞKİYALAR-ARKEOLOJİ-TARİHTE PARA-TAKILAR-DOĞAL TAŞLAR-DARPHANE-MÜZELER HAKKINDA BİLGİLER-DİNİMİZ İSLAM-DEFİNE HABERLERİ-TÜRK DÜNYASI-MİTOLOJİ-HEYKEL-ANTİK MISIR-ANTİKA NÜMİZMATİK-TÜRKİYEDE ARKEOLOJİ-ANTİK BÖLGELER-ANTİK KENTLER-TARİH VE TARİHİN YARARLANDIĞI BİLİMLER-HORASAN-ÖLÇÜ VE AĞIRLIK BİRİMLERİ-ÖLÇME ALETLERİ-TARİHİ TİCARET YOLLARI-EBCED HESABI-İŞARET ÇÖZÜMLERİ-DEFİNE ARAMA YOLLARI-GİZEMLİ DEFİNERİ BULMA-HORASAN ÇÖZME-KAYA MEZARLARI- MEZAR-ROMA SİKKE-BİZANS SİKKE-GREEK SİKKE-TARİHİ ANTİK SİKKE VE PARALAR-ARKEOLOJİ VE DEFİNECİLİK ÜZERİNE HER TÜRLÜ BİLGİ DEFİNE SIRLARINDA
İnsan ve vazifesi
Kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle
baksan; hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin. Nasıl sen nizamsız,
gayesiz olabilirsin.
İnsan ebed için yaratılmıştır. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah,
muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir.
Dünya hayatı
Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz hayatınızı imanla hayatlandırınız ve
feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz. Gençlik
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o
gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi
lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslamiye
ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte
sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve edebi bir gençlik kazanmasına
vesile olacak.
Dünyada gençliğe muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarf etmenin
neticesi: dar-ı saadette edebi bir gençliktir.
Yalnızca Allah'a dayanıp güvenmek
Ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki
kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkaf etsen, aciz mahlukata zelil bir abd
olursun.
Her kim kendisini Allah'a malederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim
Allah'a mal olmasa, bütün eşya onun aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise,
bütün eşyayı terk ve her şeyin Ondan olduğunu ve Ona rücu edeceğini bilmekle
olur. Nefis
Ey nefsim! Deme 'zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış,
hayata perestiş eder. Derd-i maişetle şarhoştur.' Çünkü ölüm değişmiyor.
Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-ı insani
değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.
Şeytanın mühim bir sinsi planı, insana kusurunu itiraf ettirmektir, ta ki
bağışlanma ve Allah'a sığınma yolunu kapasın. Hem nefsi insaniyetinin
enaniyetini tahrik edip, ta ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin,
adeta kusur ve günahlarından takdis etsin..
Nefsini suçlayan kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, bağışlanma diler.
Bağışlanma dileyen Allah'a sığınır. Allah'a sığınan şeytanın şerrinden
kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu
görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse affa müstehak olur.
Güzel ahlak
İşte tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatları şu zamanda tesirsiz kaldığının
bir sebebi şudur ki: Ahlaksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme!
Adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" Yani, fıtratını değiştir gibi
zahiren onlarca malayutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki:
"Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz."
Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur."
İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs
ve inadlı taleb ve hakeza şedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için
verilmiştir. O hissiyatı, şiddetli bir surette fani umûr-u dünyeviyeye
tevcih etmek, fani ve kırılacak şişelere, baki elmas fiatlarını vermek
demektir.
Hem gizli düşmanlarım, hem nefsim; şeytanın telkiniyle zaif bir damarımı
arıyorlar ki, beni onunla yakalayıp Nurlara tam ihlas ile hizmetime zarar
gelsin. En zaif damar ve dehşetli mani', hastalık damarıdır. Hastalığa
ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; zarurettir, mecburiyet
var der, ruh ve kalbi susturur; doktoru müstebid bir hakim gibi yapar ve
tavsiyelerine ve gösterdiği ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise
fedakarane, ihlasla hizmete zarar verir. Hem gizli düşmanlarım da bu zaif
damarımdan istifadeye çalışmışlar ve çalışıyorlar. Nasılki korku ve tama' ve
şan ü şeref cihetinde çalışıyorlar. Çünki insanın en zaif damarı olan korku
cihetinde bir halt edemediler, i'damlarına beş para vermediğimizi anladılar.
Nasihat
Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur.
Yârân istersen Kur'ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
Mektubattan
Şükür :
Şükür : nimetten in'ama bak, in'amdan Mün'im-i Hakikî'yi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür
Şükrü örfi ; Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfederse hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa etmiş olur.
İşaratül İ’caz
SUAL: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? ELCEVAP: Evet, o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta "Bismillâh" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillâh" şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.
Birinci Sözden
“Evet şu dâr-ı dünya, beşerin ruhunda mündemiç olan hadsiz istidadların sünbüllenmesine müsaid değildir. Demek başka âleme gönderilecektir.”
Bediüzzaman Said Nursi
“Bismilllah her hayrın başıdır.” Bediüzzaman Said Nursi
,hİÇ
,mÜmkÜnmÜdÜr kİ,
,bİr
,saltanat
,baĞusuz
,bÖyle
,muhteŞem
,bİr
,saltanat
,hÜsnu
,hİzmet
,eden
,muhtİlere
,mÜkafati,
İsyan
,edenlere,
mÜcazati,
bulunmasin,
burada
,yok,
hÜkmÜndedİr
,demek
,baŞka
,yerde
,bİr,
mahkemeİ
,kÜbra
,vardir..
Bediüzzaman Said-i Nursi den Muhteşem Sözler!
Dünya madem fânidir.
Hem madem ömür kısadır.
Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur.
Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır.
Hem madem dünya sahipsiz değil.
Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir müdebbiri var.
Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır.
Hem madem "Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez." (Bakara Sûresi, 2:286.)
sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur.
Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır.
Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.
Bediüzzaman Said Nursi
İnsan ve vazifesi
Kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle
baksan; hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin. Nasıl sen nizamsız,
gayesiz olabilirsin.
İnsan ebed için yaratılmıştır. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah,
muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir.
Dünya hayatı
Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz hayatınızı imanla hayatlandırınız ve
feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o
gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi
lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslamiye
ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte
sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve edebi bir gençlik kazanmasına
vesile olacak.
Dünyada gençliğe muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarf etmenin
neticesi: dar-ı saadette edebi bir gençliktir.
Yalnızca Allah'a dayanıp güvenmek
Ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki
kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkaf etsen, aciz mahlukata zelil bir abd
olursun.
Her kim kendisini Allah'a malederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim
Allah'a mal olmasa, bütün eşya onun aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise,
bütün eşyayı terk ve her şeyin Ondan olduğunu ve Ona rücu edeceğini bilmekle
olur.
Ey nefsim! Deme 'zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış,
hayata perestiş eder. Derd-i maişetle şarhoştur.' Çünkü ölüm değişmiyor.
Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-ı insani
değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.
Şeytanın mühim bir sinsi planı, insana kusurunu itiraf ettirmektir, ta ki
bağışlanma ve Allah'a sığınma yolunu kapasın. Hem nefsi insaniyetinin
enaniyetini tahrik edip, ta ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin,
adeta kusur ve günahlarından takdis etsin..
Nefsini suçlayan kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, bağışlanma diler.
Bağışlanma dileyen Allah'a sığınır. Allah'a sığınan şeytanın şerrinden
kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu
görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse affa müstehak olur.
Güzel ahlak
İşte tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatları şu zamanda tesirsiz kaldığının
bir sebebi şudur ki: Ahlaksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme!
Adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" Yani, fıtratını değiştir gibi
zahiren onlarca malayutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki:
"Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz."
Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur."
İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs
ve inadlı taleb ve hakeza şedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için
verilmiştir. O hissiyatı, şiddetli bir surette fani umûr-u dünyeviyeye
tevcih etmek, fani ve kırılacak şişelere, baki elmas fiatlarını vermek
demektir.
Hem gizli düşmanlarım, hem nefsim; şeytanın telkiniyle zaif bir damarımı
arıyorlar ki, beni onunla yakalayıp Nurlara tam ihlas ile hizmetime zarar
gelsin. En zaif damar ve dehşetli mani', hastalık damarıdır. Hastalığa
ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; zarurettir, mecburiyet
var der, ruh ve kalbi susturur; doktoru müstebid bir hakim gibi yapar ve
tavsiyelerine ve gösterdiği ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise
fedakarane, ihlasla hizmete zarar verir. Hem gizli düşmanlarım da bu zaif
damarımdan istifadeye çalışmışlar ve çalışıyorlar. Nasılki korku ve tama' ve
şan ü şeref cihetinde çalışıyorlar. Çünki insanın en zaif damarı olan korku
cihetinde bir halt edemediler, i'damlarına beş para vermediğimizi anladılar.
Nasihat
Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise herşey dosttur.
Yârân istersen Kur'ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
Mektubattan
Şükür :
Şükür : nimetten in'ama bak, in'amdan Mün'im-i Hakikî'yi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür
Şükrü örfi ; Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfederse hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa etmiş olur.
İşaratül İ’caz
SUAL: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? ELCEVAP: Evet, o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta "Bismillâh" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillâh" şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.
Birinci Sözden
“Evet şu dâr-ı dünya, beşerin ruhunda mündemiç olan hadsiz istidadların sünbüllenmesine müsaid değildir. Demek başka âleme gönderilecektir.”
Bediüzzaman Said Nursi
“Bismilllah her hayrın başıdır.” Bediüzzaman Said Nursi
,hİÇ
,mÜmkÜnmÜdÜr kİ,
,bİr
,saltanat
,baĞusuz
,bÖyle
,muhteŞem
,bİr
,saltanat
,hÜsnu
,hİzmet
,eden
,muhtİlere
,mÜkafati,
İsyan
,edenlere,
mÜcazati,
bulunmasin,
burada
,yok,
hÜkmÜndedİr
,demek
,baŞka
,yerde
,bİr,
mahkemeİ
,kÜbra
,vardir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder