Cumartesi, Kasım 06, 2010

Muska ve Tılsımların Menşei

Muska ve Tılsımların Menşei
 

Muska ve Tılsımların Menşei

Muska ve tılsımların menşe-i putperestliğin en ilkel şekli olan "FETİŞ"tir. Bu inançta olanlar bazı nesnelerde uğur veya uğursuzluk bulunduğuna inanırlar. Kişi, uğurlu saydığı nesneyi boynuna asar veya yanında taşır. Bu nesne bir bitki, kurt dişi, ayı tırnağı, leylek kemiği, kartal tırnağı olduğu gibi, bazen kurumuş bir böcek hatta bazı taş parçalan v.b. olabilir. Bu nesneleri taşıyanlar, çeşitli hastalıklardan, belâ ve kazalardan korunacaklarına inanırlar. Hâlâ bazı nesneleri "uğur getiriyor" inancıyla boynunda ya da yanında taşıyanlar bulunmaktadır. Daha sonraki dönemlerde kağıt parçalan üzerine yazılmış dinî formüller veya acayip işaretlerle çizilmiş muska ve tılsımlar fetişlerin yerini aldı. Muska ve tılsımların en eski şeklinin Mısır'da bulunduğu rivayet edilir. Eski Romalılarda hastalıklardan ve zehirlenmeden korunmak için acayip işaretlerle yazılmış veya çizilmiş muska tılsımları kullanmışlardır. İsrail Peygamberleri, fetiş ve tılsımları yasaklamışlardı. Buna dair eski Ahit'te (Tevrat'ta) rivayetler vardır. Mesela Hz. Yakub'la ilgili olarak şöyle söyleniyor; "Yakup evine ve kendisiyle beraber olanların hepsine dedi: Aranızda olan yabancı ilahları atın, kendinizi tathir (temiz) edip elbiselerinizi değiştirin. Ve ellerinde olan bütün yabancı ilahları (fetişleri) ve kulaklarındaki küpeleri Yakup'a verdiler. Yakup onları şekemin yayında olan meşe ağacı altına gömdü."
Hıristiyanlıkta muska ve tılsımlara inanmak yaygındı. Hıristiyan din adamları muska taşıma âdetleriyle mücadele etmişlerdir. Hatta Miladî 366 yılında toplanan "LAODİCE" dinî kurultayı, muska-tılsım taşımayı yasak eden bir karar çıkartıp ilân etmiştir. Fakat Hıristiyanlar bunları taşımaktan bir türlü vazgeçememişlerdir. 8. yüzyılda Papa II. Gregoare bu bâtıl inançlara karşı şiddetle karşı koydu. Ancak halk bildiğinden ve gördüğünden şaşmadı. Sonuçta Hıristiyan din adamları bu hurafeye taviz vermeye mecbur kaldılar. Muskaların yerine "HAÇ", Hıristiyanlık sembolü olan balık resmi, "AGNUS DEİ" yazılı levhacıkları taşımayı tavsiye ettiler, giderek halkı buna alıştırdılar.
İslâm'ı kabulden evvel yaşamış Türk boylarında da muska-tılsım kullanma âdeti vardı. Sekiz ve dokuzuncu yüzyıllarda Budist ve Manihaist Türklerin yaşamış olduğu Doğu Türkistan'da yapılan arkeolojik araştırmalarda elde edilen malzemeler arasında "tılsım-muskalar", çeşitli dini formüller yazılı levhalar, tahtalar v.s. eşya bulunmuştur.
Budist Uygurların dini kitaplarında da tılsım şekillerine rastlanmıştır. Bunlardan üç şekil Alman Türkoloğu F.W.K. Müller tarafından neşredilen eski Türkçe Uygur metinlerinden birinde açıklamalarıyla gösterilmiştir. İşte adı geçen üç şekil.
1. Şekil:

2. Şekil:

3. Şekil

Günümüzde muska, tılsım ve sihir yapma işleriyle uğraşan bazı inanç sömürücüsü kişilerin ellerinde bulunan kitaplar, eski Babil, Asur, Mısır müşriklerinin, eski Budist ve Şamanist Türklerin kullandıkları kitaplardan yararlanılarak yazılmıştır. Bu kitaplara inandırıcılığı kuvvetlendirmek için Kur'ân-ı Kerim'den ayetler, Esma-i Hüsna ve bazı dualar da ilave edilmiştir.
Muska-tılsım üzerine yazılan kitapların en meşhurlarından biri Mısır'da basılan "Şems'ül-Maarif'ül Kübra" adlı kitaptır. Kitabın yazan 7. Hicri asır şeyhlerinden Ahmet b. Ali el-Buni'dir. Bu kitapta dörtyüze yakın tılsım şekilleri bulunur. Yine böyle ünlü muska-tılsım kitaplarından biri de "Kenzü'l Havas Keyfiyet-i Celb ve Teshir'dir. Bu kitap, "Süleyman El Hüseyni" tarafından yazılmıştır. Türkçe olup dört cilttir. Bu kitap daha çok Şems'ül-Maarif'in bir çevirisidir. Ancak El-Hüseyni bu kitaba başka kitaplardan ve kendinden bazı dualar da ilave etmiştir. Bu tür kitaplarda yazılan muska ve efsunlar incelendiğinde görülüyor ki, bir çoğunda bazı ayet ve dualarla beraber, hiç bir dile benzemeyen kelimeler de bulunmaktadır. Şems'ül-Maarif müellifi bu efsunlarda geçen kelimelere "NURANÎ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder