Pazar, Temmuz 31, 2011

İğneada ve gizemleri

İğneada sahili inanılmaz uzunlukta bir yer, plajının ise ilginç bir özelliği var. Yıllar önce MTA orada bir araştırma yapmış ve sahilde kumların arasında altın zerrecikleri olduğunu tespit etmiş, ancak maliyeti çok fazla olduğu için çıkartmıyor ve öylece bırakıyor. Yani anlayacağınız oraya giderseniz altınlar üzerinde yürüyebilir ve hatta güneşlenebilirsiniz
Tarihçesi :


İğneada tarih öncesi çağlardan beri iskana tabi tutulmuş önemli yerleşim birimlerinden biridir. Yakın çevresindeki yerleşim birimlerinden Noelitik dönemden itibaren Kalkolitik Tunç ve Demir Çağlarında yoğun olarak insanların yaşadığı ele geçen belgelerle anlaşılmaktadır. İlk dönemlerde siyasi birlik kuramamış yerli Trak toplumlarından Thyn'ler -ki İğneada Thyn'lerin yaşadığı yer anlamına gelen Thynias adını bu Trak kavminden almıştır.- daha sonraki dönemlerde birbirinden bağımsız feodal beylikler veya şehir devletleri halinde bölgeye hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Ancak bölgeye gerek batıdan ve gerekse doğudan akınlar hiç bir zaman azalmamıştır. Bunlardan en önemlileri 1400’lü yıllardan itibaren batıdan gelen Deniz Kavimleri göç dalgasının bölgeye etkisi muhakkak ki büyük olmuştur. Bunun yanında kuzeyden (özellikle İskit akınları) güneyden Eski Yunan kültürel tazyiki hiç bir zaman eksilmemiştir. Bunların yanında çok daha uzaklardan gelen Pers Kralı Daryus (MÖ. 513) dahi bölgeyi bir süre hükümranlığı altında tutabilmiştir. MÖ. IV. yy’da parçalanan Odrys devletinden sonra Makedonya Kralı II. Filip tarafından tüm Trakya istila edilmiştir. Daha sonra bölgede Keltler onun akabinde de Roma egemenliği dikkat çekmektedir. MS. IV. yy’a gelindiğinde Hunların önünden kaçan Ostrogotlar tüm Trakya’yı istila etmiş, bu istila sırasında İğneada da önemli oranda tahribe maruz kalmıştır. İğneada 441-447 yıllarında bu kez Hunların istilasına uğramıştır. Bu istila sırasında İğneada'nın yanı sıra Trakya'da 70 şehir ve kasabanın tahribe uğradığı bilinmektedir. İğneada Bizans dönemindeki tarihi boyunca da Balkanlardan inen tehlikelerin devamlı tehdidi altında kalmıştır. Daha sonra sırayla Avar akınları ve Peçenek istilası bölgede görülmektedir. İğneada Haçlı seferleri zamanında da istilalara maruz kalmış, akabinde Osmanlı Türklerince Bizanslılardan I. Sultan Murat Hüdavendigar zamanında Demirtaş Paşa tarafından 1362 (H.768) tarihinde alınarak Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır.
Cumhuriyet döneminden önce Kurtuluş Savaşı esnasında Yunan istilasına uğrayan İğneada, Midye-Enez Hattı'nın çizilmesiyle Yunanistan'a kalmışken Edirne'nin de kaybedilmesi sebebiyle yapılan taarruz ve anlaşmalarla bugünkü Trakya sınırı çizilmiş ve İğneada topraklarımızda kalmıştır.
Cumhuriyet döneminde 1971 yılına kadar nahiye olarak yönetilen kasaba, bu tarihten sonra belediye olmuştur.
İğneada'nın fethini yöneten komutanın adı İne Bey'dir. Buradaya kendi adını verir ve "İneada" adı zamanla İğneada olur.
İğneada burnu iğne şeklindedir, bu yüzden adı İğneadadır gibi yargılar ve benzetmeler tamamen yanlış ve uydurmadır.
En sağlıklı ve doğru bilgilere İğneada'lı yazar Orhan Uyanık'ın yazmış olduğu "Benim Cennetim İğneda" adlı kitapta rastlayabilirsiniz. Bu eserde İğneada'nın tarihine, coğrafyasına ve sosyo kültürel yapısına çok geniş olarak yer verilmiştir.

Longoz Milli parkından kesit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder