Pazar, Temmuz 31, 2011

Mısır'ın Unutulmuş Hazineleri

Kahire'deki Mısır Müzesinin yüzüncü yıl sergisine bu özel bakışta, yıllardır karanlık depolarda kalmış ya da kalabalık galerilerde dikkatten kaçmış tarihi eserlerin, bu büyük gösteriye nasıl hazırlandığı anlatılıyor.


Eski Mısır’ın 1800’lerde yapılan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkan ihtişamı, 15 Kasım 1902’deki açılışında Mısır Müzesi’ni ışığa boğmuştu. Efsanevi arkeologlar o günden beri bu zenginliklerin kat kat fazlasını açığa çıkardılar – harika heykeller, gizemli mumyalar, Tutankamun’un altınları... Bunların çoğunun son durağı müze galerileri olmuş olsa da, pek çoğu incelenemeden veya sergilenmeden karanlık depolarda yitip gitti. Geçtiğimiz yaz Mısır Müzesi’nin tamamında, ayrıca ülke çapındaki tüm depolarda eşi benzeri görülmemiş bir sergi için malzeme bulmak amacıyla bir araştırma başlatmıştım; sergi de geçen ay açıldı.

Sonuç; çağdaş bilginlerin hiç görmediği eserleri de içeren, dünyanın en muhteşem medeniyetlerinden birine müthiş bir onurlandırma. Yaz sıcağının en kavurucu zamanında, müzenin yüzüncü yıl kutlamasına birkaç ay kala sergi ekibim alelacele yola çıktı. Mısır’ı boydan boya (harita altta) iki haftada kat edip, en eski krallardan Grek-Roma dönemine, 3.000 yılı kapsayan gizli kalmış şaheserler seçip getirdiler. Bu arada işçiler müzenin bodrumunda bir köşeyi sergi alanına çevirebilmek için hızla çalışıyorlardı. Bir zamanlar nadiren girilen, tozlu, havasız, kasalar yığılı bir labirent, Mısır’ın görkemli geçmişine yapılan serüvenin yaşandığı yere dönüştü.

Tüm yapılanları yönlendirirken, 1902’de eserler müzeye getirilirken yaşanan kargaşada bir heykelin geçici olarak kaybolduğunu anımsamadan edemedim. Bu tür hatalar günümüzde sıkı güvenlikle önleniyor. Her kazı deposuna girmeden önce sergi ekibim bir önceki yetkilinin ismiyle damgalanmış kurşun mühürleri kesmek zorundaydı. Seçilen eserler kasalarla veya köpüğe sarılmış halde otobanlardan hızla geçip Kahire trafiğiyle boğuşan, silahla korunan kamyon konvoylarıyla müzenin korunan arka kapısına getirildi. Ardından küratörler bodrumda her şeyi kutularından çıkarıp, her parçayı oynayacağı başrol için hazırladı.

Bu tarihi eserleri yaratanlar çoktan yitip gitmiş; mezarları kumla kaplanmış, adları belirsiz. Ama müzemiz bu yeni bin yılda onların mirasını yaşatacak.


Resim
Fotoğraf: Kenneth Garrett


Keşfedilip Kaybedilenler

Küratörler sergide nelerin yer alacağı konusunda karar vermeye çalışırken, müzedeki on binlerce eserin depolandığı, devasa ve neredeyse hiç girilmeyen, bir labirenti andıran derinliklerinden çıkan boylu boyunca uzanmış bir aslanla iki sfenks, olası adaylar olarak belirmişti. Soldaki sfenks bu labirentte onlarca yıldır sırasını bekliyormuş. Mısır Eski Eserler Üst Kurulu genel sekreteri Zahi Hawass “Kariyerime ilk başladığım sıralardaki kazılarda Afrodit’in en şaheser heykellerini ortaya çıkarmıştım,” diyor. “Onlar da bodrum katındaki kutuların arasında bir yerde – ama onları ben bile bulamıyorum!”

Resim
Fotoğraf: Kenneth Garrett


Oyuncak Bebekler

Sonraki yaşamda işlerini sihirli bir şekilde gerçekleştirmek üzere yapılan taş hizmetkarlar – bir kasap, bir fırıncı, bir değirmenci ve bir de biracı – merhumla eşinin birlikte olan heykelinin yanında, mezar odalarından birine yerleştirilmiş. Ölü adamın kim olduğunu açıklayan çiftli heykelin tabanındaki çiviyazıları “Altı teknenin müfettişi, kralın yakından tanıdığı,” olduğunu belirtiyor. 1962’de Gize’de bir asiller mezarında yapılan kazılarda çıkan tüm bu eserler, geçen yaz sergi küratörleri onları kurtarana dek oradaki bir depoda kilit altında beklemişler.

Resim
Fotoğraf: Kenneth Garrett


Üçü Bir Yerde

Lüksor’dan gelen ve aradan geçen 2700 yıla rağmen şaşırtıcı derecede iyi durumda olan bu boyanmış ahşap heykelcik, geç hanedanlık dönemindeki bir kültün tapındığı Ptah, Sokar ve Osiris’ten oluşan ilahi teslisi simgeliyor. On sekizinci yüzyılda inşa edilmiş ve sonraki dört asır boyunca tekrar tekrar kullanılmış bir mezardan çıkan heykelcik büyük olasılıkla 25. hanedan döneminde, antik başkent Tebli memurlardan biriyle gömülmüştü. Önünden uzanan sarı bantta bir yazı olması gerektiği halde yok, neden olmadığı ise bilinmiyor.

Resim
Fotoğraf: Kenneth Garrett


Kral Tutankhamun’un Hazinesi

Bir başına da değerli olan fildişinden bu küçük mücevher kutusunun ön panelindeki kulpun altında Kral Tutankhamun’un adı yazıyor. Britanyalı arkeolog Howard Carter 1922’de Kral Tutankhamun’un mezarını keşfettiğinde kutu boştu – büyük olasılıkla yıllar önce soyulmuştu – ancak kapağındaki mürekkeple yazılmış satır, kutunun bir zamanlar genç hükümdarın yüzüklerinden bazılarını barındırdığını anlatıyor.

Resim
Fotoğraf: Kenneth Garrett


Kraliyet İhtişamı

Kral Tutankhamun, muhteşem incelikle işlenmiş 200’den fazla mücevher ile gömülmüştü. Burada gördüğünüz altından ve yarı değerli taşlarla kaplı iki bilezik gibi, pek çoğu doğan güneşi ve kralın sonraki yaşamda yeniden can bulmasını simgeleyen kutsal skrabeyi taşıyor.

Bunu Biliyor muydunuz?

Çağrı, Nil Deltası’ndaki tarihi bir mezarlıktan geliyordu: “Hella hap, sali-Allah.” Bir düzine işçi, Kahire’deki Mısır Müzesi’nde gerçekleşecek yüzyılı anma sergisinde yer alacak sekiz tonluk granit lahdi kaldırabilmek için tanrılarından güç ve cesaret niyaz ediyorlardı.

İşçilerin çabaları birkaç ay önce gerçekleşmiş; ancak 3000 yıl önce lahit kumdan tepeciğinin üstüne çekile çekile getirildiğinde manzara aşağı yukarı aynıymış; farklı olan tek şey o zamanlar tanrılara yapılan çağrı ya Ra’ya, ya Horus’a, ya da firavunun kendisine yapılmış olurdu.

İÖ 1000 civarında güçlü bir rahip, Delta’nın 950 kilometre uzağındaki Asvan taş ocaklarından granit bir lahdin evine nakledilmesi siparişini vermişti. Lahit, sonraki yaşamın zorluklarıyla mücadele ederken mumyasının dinlenme yeri olacaktı. Mezar resimlerine bakılacak olursa, Asvan taş ocağı işçileri ağır yükü çekeleyerek nehrin aşağı kısımlarına doğru yapacağı yolculuk için bir barçaya yüklemiş, yolculuklarını kolaylaştıracak Nil taşkınlarını beklemişti.

Günümüzde ise işçiler lahdi Kahire’ye nehir yoluyla nakletmiş olmasalar da, bu ağır yükü milim milim oynatıp düz kasalı bir kamyona yüklemek için aynı sayılardan, iplerden ve insan gücünden faydalanmış, kaydırabilmek içi aynı eski Mısırlıların yaptığı gibi devasa kalaslar ve ahşap kaydıraçlar kullanmışlar. / Jeanne E. Peters

İlgili Linkler

Mısır Müzesi Koleksiyonu
Mısır’ın en eski döneminden Grek-Romen dönemindeki kralların heykellerini, mücevherlerini ve tabutlarını içeren müze koleksiyonunu keşfedin. Meşhur altın oda, genç Kral Tutankamun’un hükümdarlığının ihtişamını yansıtıyor.

Mısır Müzesi Turu

Müze galerilerinin fotoğrafları ve sayısız hazinesi arasında dolaşın.

Mısır Turizm Bakanlığı

Kedi tanrıça Bastet’in kült merkezi Bubastis gibi, Mısır’ın dört bir yanından toplanan ve Mısır Müzesi’nin yıllık anma sergisinde sergilenen eserlerin geldiği pek çok diğer antik alanı keşfedin.

Zahi Hawass, National Geographic Alan Araştırmacısı

Mısır’ın eski eserler şefinin en son keşifleri hakkında bilgi edinin.

Kaynakça

Lindesay, William. Alone on the Great Wall. (Çin Seddi Boyunca) Fulcrum Publishing, 1991.

Michaud, Roland, Sabrina Michaud, and Michel Jan. The Great Wall of China (Çin Seddi). Abbeville Press Publishers, 2001.

Schwartz, Daniel and others. The Great Wall of China (Çin Seddi) Thames and Hudson, 2001.

Waldron, Arthur. The Great Wall of China: From History to Myth.(Çin Seddi: Tarihten mitolojiye) Cambridge University Press, 1998.

NGS Kaynakları

Supples, Kevin. China (Çin). National Geographic Books, 2002.

Jeffery, David. “China's Great Wall.” (Çin Seddi) National Geographic Explorer! (Ekim 2002), 16-20.

Lindesay, William. “World Wonders: The Great Wall.” (Dünya harikaları: Çin Seddi) National Geographic TRAVELER (Ekim1999), 234-235.

Lindesay, William Author Wilkinson, Julia Author. “Inside Beijing.” (Pekin’de) National Geographic TRAVELER (Eylül/Ekim 1998) 84-102.

McCormick, Frederick. “China’s Treasures.” (Çin’in Hazineleri) National Geographic (Ekim 1912), 996-1040.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder