Cumartesi, Mayıs 07, 2011

KARADENİZ ERZURUM EŞKİYA BELGELERİ

Arşivinden  Karadeniz Eşkıyası

Mevcut yasalara aykırı hareketle toplum düzenini bozmaya yönelik yarı organize grupların faaliyetleri eşkıyalık olarak tabir edilmiştir. Şüphesiz, Osmanlı Devleti 1856- 1869 yılları arasında Trabzon Vilayeti haricindeki diğer vilayetler bünyesinde de eşkıyalık meselesi ile meşgul olmuştur. Eşkıyalığın oluşumu zuhur ettiği yörenin sosyo-ekonomik ve idari özelliklerine göre değişiklik arz etmektedir. Sosyal açıdan etnik ve dini yapının oluşturduğu harmoni devletin buhran dönemlerinde zaman zaman zedelenmiş ve doğal olarak sosyal yapının zengin bir çeşitlilik arz ettiği yörelerde suç grafiği yükselmiştir.(1) Ekonomik buhran dönemleri de eşkıyalık suçunun oluşumuna zemin hazırlayan etmenler arasında yer almaktadır. Ticaret yollarının değişimi, taşımacılıkta meydana gelen teknik yeniliklerin işsiz bıraktığı meslek mensuplarının ekonomik çöküşü ve iklime bağlı tarım ve hayvancılık sektöründe meydana gelen ekonomik kötü gidişat dönemleri eşkıyalık faaliyetlerinin temelinde yatan bir diğer unsur olarak ele alınabilir. İdari yapıda meydana gelen değişimlerin oluşturduğu otorite boşluğu ve devletin kontrol mekanizmasındaki zafiyeti, yeni suç unsurlarına uygun ortamı sağlamaktadır.(2) Hukuki yapılanmada beliren aksaklıklar da eşkıyalık faaliyetlerine cazip bir ortam sunabilmektedir. Eşkıyalık suçuna verilen cezaların ağırlığı doğal olarak eşkıyalık faaliyeti gösteren kanun kaçaklarının yakalanması ve teslim olması konularında daha çetin bir mücadeleyi zorunlu kalmaktadır.(3) 1858 tarihinde Yürürlüğe giren "Ceza Kanunu" şeri' hukukun gereği olarak uygulanan kısas ve diyet usulünü kısmen kaldırmış ve hukuki açıdan eşkıyaların, teslim olduktan sonra yargılanmaları daha ılımlı hale gelmiştir.(4) Bununla birlikte daha sonraki yıllarda müsademe sonucu ele geçirilen eşkıyaların idamı uygulamasına devam edilmiştir.(5) Trabzon Vilayeti'nde meydana gelen eşkıyalık faaliyetlerinin temelinde yatan sebeplerin tespiti yörenin sosyal yapısını oluşturan unsurların birlikteliğindeki oluşumu da meydana çıkaracaktır. 1856-1869 yılları arasında Trabzon Vilayeti'ni tesiri altına alan siyasi, ekonomik,sosyal ve idari değişimler yörede meydana gelen eşkıyalık faaliyetlerinin sebep ve niteliklerini belirlemek amacıyla incelenecektir. Trabzon Vilayeti, Kırım Savaşı döneminde, yörede meydana gelen statüko değişikliklerinden ekonomik ve sosyal açıdan etkilenmiştir.(6) Karadeniz yöresinden Kırım Savaşı'na iştirak eden asker mevcudu hala bir muamma olmakla birlikte, yöreden savaşa iştirak eden askerlerin akibiyeti diğer bölgelerden savaşa gidip sağ olarak dönenlerden farklı olmadıkları tahmin edilmektedir. Örneğin, 1854 Kırım Savaşı'nda devletin yanında yer alan Zeybekler, savaş sonrası, ekonomik bunalımın artış göstermesi nedeniyle bulundukları yörelerde eşkıyalık faaliyetlerinin artışını hızlandırmışlardır. 1860'larda Kırım Savaşı'ndan dönen zeybeklerin Ege bölgesinden geçen ticaret kervanlarına baskın düzenlemeye başladıkları ve yöre ekonomisini asayişsizlik nedeniyle buhrana sürükledikleri belirtilmektedir. Karadeniz yöresinde, Kırım Savaşı yıllarında, Ege Bölgesi'nde meydana gelen eşkıyalıkla ilgili gelişmelere suç artış grafiği açısından, benzer gelişmelerin mevcudiyetini öne sürmek mümkündür. Kırım Savaşı esnasında 1855 tarihinde İngiliz komutanı William komutasındaki Kars'ın Ruslarca işgali Kafkaslarda Rus mevcudiyetini pekiştirmiş ve yöredeki Müslüman halkın kitleler halinde Osmanlı sınırlarına göçünü hızlandırmıştır.  Kafkaslarda baskıcı sistemini devam ettiren Rus işgali 1859 yılında Şeyh Şamil'in esir düşmesiyle Kırım ve Kafkasya'da bulunan Müslüman toplulukların Osmanlı'ya sığınmalarına neden olmuştur. 1855-1865 yıllarında yoğunlaşan Kafkas ve Kırım halklarının göçü, 1866-1876 arasında da münferit olarak devam etti. Kafkas ve Kırım yörelerinden göçen halkın ilk yerleşim merkezleri

Kaynakça

(1) - Meclis-i Vâlâ'da, sancak ve eyalet meclislerinde çözüme bağlanamayan suçların yargılanması
kapsamında ele alınan suçlar adam öldürme, hırsızlık ve eşkıyalık şeklinde
belirlenmiştir. Anlaşılacağı üzere eşkıyalık adam öldürme ve hırsızlığın ötesinde bir
suç unsuru olarak ele alınmaktadır. Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu
Kentleri'nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, T.T.K.B., Ankara 1991, s.190.
 1829 yılında Yunan Krallığı'nın kuruluşu ile birlikte Ege ve Marmara yörelerinde
bulunan Rum halkın devlet aleyhtarı faaliyetlerinde artış tespit edilmektedir. Bu tarihlerde
Rum vatandaşlarının serbestçe Batı Anadolu'da seyahatleri casusluk yaparak halkı
isyana teşvik etme endişesi nedeni ile yasaklanmıştır. �.. Ahalinin asayişini sağlamak
ve kimliği meçhul kişilerin gelişi güzel her tarafta dolaşmalarını önlemek için herkesin
mürur tezkeresi bulundurması hususunda çıkarılan nizamnamenin herkese hatta yabancılara
da duyurulmasına dair kaime-i scnaverin, BOA , BEO, Mektubi KalemiKataloğu (A.MKT.UM), Nr.21/97, 1260 H

(2) - Tanzimat, Islahat Fermanı gibi uygulamalar ve mahalli idarecilerin görev değişimleri
idari açıdan kaynaklanan otorite boşluğunu da gündeme getirmiştir. Örneğin, Erbaa
Kazası idarecisinin halka yapmış olduğu zulüm neticesinde halkın idareye karşı hoşnutsuzluğu
ve şikayetleri neticesinde kaymakamın Anapa'ya sürgün edildiği belirlenmiştir.
DDA, Cevdet Dahiliyye, Nr.11400, Erbaa Voyvodasının 1234 R. tarihinde sürgüne tabi tutulduğunu bildirir hüküm.


(3) - 9 Ağustos 1858 yılında "Ceza Kanunname-i Hümayunu" adı altında daha kapsamlı
yeni bir kanun yürürlüğe konuldu. 1810 tarihli Fransız ceza kanunu esas alınarak hazırlanan
yeni kanun i Temmuz 1926 yılına kadar yürürlükte kaldı. Musa Çadırcı, a.g.e, s.206.


(4) -"1858 tarihli Ceza Kanunu ile, şer'i hukukun vaz' ettiği cezai hükümler hukuken değilse
bile, fiilen kaldırmak niyeti ile hareket etmiştir ..... şahsa karşı işlenen suçların cezaları
olan kısas ve diyet cezaları dışında kalan diğer had cezalarını fiilen rafa kaldırarak
uygulama dışı bırakmıştır. Halil Cin, "Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve
Yargılama Usulleri", 150. Yılında Tanzimat, Ankara 1992, s.12.


(5) - Yalova'da iki Fransız kadını dağa kaldıran eşkıyalar rehineler karşılığında fidye
istemiştir. Eşkiya üyeleri daha sonra yakalanarak idam edilmiştir. DDA, Yıldız Tasnifi,
Sadaret Hususi, Maruzat Evrakı, (Y.A.Hus). Nr.355/39, 7.2.1314 Rumi (R.)

(6) - .Kırım Harbi (1853-1856) yıllarında Karadeniz yöresinin haricinde bazı bölgelerde de
buhranlar meydana gelmiştir. Örneğin, 1853 tarihinde Aydın Vilayeti'nden Kırım Savaşı'na
45.000 asker gönderilmiş ve savaş sonrası geri dönebilenlerin çoğunun sakat
olması Aydın yöresindeki tarım uğraşısını sekteye uğratmıştır. Orhan Kurmuş, Emperyalizmin
Türkiye'ye Girişi, Savaş Yayınları, Ankara 1982,s.74.


Osmanlı Arşivinden  Karadeniz Eşkıyası

Trabzon Vilayeti sınırları olmuş ve Vilayetin milletler mozaiği mahiyeti yeni ilavelerle zenginleşmiştir. Trabzon yöresinde Kırım Savaşı sonrasında, ekonomik değişim de halkı etkilemiştir. Devletin ekonomik yapısında meydana gelen buhranlar doğal olarak halktan alınmakta olan vergilerin artışına da zemin hazırlamıştır. xıx. yüzyıl, ekonomik sebeplerden ötürü artış gösteren vergilerin affedilmesi doğrultusunda devlete yapılan müracaatlar hususunda gönderilen belgeler açısından oldukça zengindir. 1843 yılında Sivas Vilayeti dahilinde olmasına rağmen daha çok Karadeniz coğrafyası içerisinde yer alan Tokat Sancağı'na bağlı bulunan Tozkili nahiyesi halkından olan Rum ve Ermenilerin ağırlaşan vergileri hususunda Maliye Nezareti'ne gönderilen arzuhallerde, vergi miktarının düşürülmesine ve biriken vergi borçlarının affedilmesine dair talepler yer almaktadır.(1) 185l tarihli bir diğer belgede Lazistan Sancağı halkının ağırlaşan vergi yükümlülükleri sebebiyle Rusya'ya iltica ettikleri ancak, politik mülteci sayılmadıkları için Rus makamları tarafından Osmanlı'ya iade edildiklerinden bahsedilmektedir.(2) Kırım Savaşı sonrasında Kafkas yörelerinden başlayan göç hareketi buralardaki nüfus kesafetini azaltmış ve Rusya'nın konsolos ve Ortodoks Papazlar vasıtasıyla Kuzey Anadolu'da yaptığı propagandalarla Ermeni ve Rum Osmanlı vatandaşlar Kafkaslarda Müslümanların boşalttığı bölgelere yerleştirilmeye çalışılmıştır.(3) l860'lı yıllarda Trabzon, Gümüşhane ve Sinop yörelerinde meskun bulunan Osmanlı vatandaşı Ermeni ve Rumlar devletin arttırdığı vergiler nedeniyle çareyi Rusya'ya göç etmede bulmuşlardır. Örneğin 1862 tarihinde Trabzon ve Karahisar-ı Şarki taraflarından 450 kadar hrıstiyan hanesi artan vergi ve toplumsal baskı nedeniyle Rusya'ya göç etmeye karar vermişlerledir.(4) Ancak, Rusya'nın Osmanlı hrıstiyan göçmen halkını kıraç arazilere yerleştirmesi ve kötü yaşam şartları nedeniyle hrıstiyan halk Osmanlı Devleti'ne geri dönmüştür. Osmanlı Devleti'nin geri gelenlere bıraktıkları arazilerini iade etmesi ve yerli halkın muhalefetine rağmen arka çıkması gayr-ı Müslim halkın yöredeki mevcudiyetini devam ettirmesine zemin hazırlamıştır. (5) Karadeniz bölgesinin ekonomik açıdan kötü gidişatının temel sebebi yörede meydana gelen siyasal mücadelelerle yakından ilgilidir. 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması, Karadeniz ticaret ve deniz taşımacılığında Osmanlı tekeline son vermiştir. Rusya'ya verilen ticari ayrıcalıklar kısa süre sonra diğer Avrupa devletlerine de uygulandı. İlk olarak I784'de Avusturya, ardından I799'da İngiltere ve 1802'de Fransa, Karadeniz sularını, ticari olarak, kullanma hakkını elde ettiler. Böylelikle Müslümanlar ticaretteki egemen konumlarını Rus kıyı kentlerinde yerleşmiş Osmanlı Rum tüccarlara terk etmek zorunda kaldılar.(6) I830'lu yıllarda Doğu-Anadolu yöresinde ve Osmanlı-İran sınırında yerleşmiş bulunan Kürt aşiretleri Trabzon-Tebriz kervanlarına verdikleri baskınlarla Trabzon ticaretine darbe indirmekte ve Karadeniz ekonomisini bloke etmekteydiler. (7) Doğu-Anadolu yöresindeki eşkıyalığın oluşum nedeni Fahrettin Tızlak tarafından yöreden elde edilen değerli Madenlere ve bu Madenlerin ekonomik değerlerinin cazibesine dayandırılmaktadır.( Robert Anhegger ve Neşet Çağatay'ın da savundukları bu tezin doğruluk payı yöredeki eşkıyalık olaylarını izahta oldukça yüksektir.(9) Ancak, yörenin coğrafi açıdan ticari avantajları da göz ardı edilmemelidir. Örneğin, 1834 yılında 680 deve yükü Avrupa ticaret eşyasından oluşan bir kervanın 452 deve yükü eşyası eşkıyalar tarafından Trabzon-Tebriz güzergahında çalındı. Erzurum Valisi soyguncuların yakalanması için gayret sarf ettiyse de başarılı olamadı.  Karadeniz ekonomisi ve ticareti, İran pazarına giden güzergahta yer alan bölgelerin asayişinden de etkilenmekte idi. Asayişsizlik ortamı doğal olarak ticari faaliyetleri aksatmakta ve Trabzon'un ticaret hacminin gerilemesine neden olmaktaydı..

Kaynakça

1. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (DDA), Bilb-ı A'Ii Evrak Odası (DEO), Sildaret Divan-ı
Mektiibi Kalemi (A.DVN.MKT.), Nr.8/18, i259. iO.i2., "Maliye Nazırı'na arzuhal".
2. DDA, trade Hariciyye, Nr.3973, i9 Muharrem 1268, Lazistan Mutasarrıfı tarafından
gönderilen" Tezkire-i Senaveri".
3. Nedim İpek, "Canik Sancağı'nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme", O.M.Ü.E.F.D,S.IO, Samsun 1997, s.156.
4. DDA, irade Meclis-i Vala, Nr.21649, 26 Cemazielevvel 1279, "Tczkirc-i Senavcri".

5 BOA, İrade Meclis-i Vala, Nr. 21649,26 Cemazielevvel 1279, ( Giresun'un Köknarlı
nahiyesinden göçen Rum halkın fındık bahçelerine el koyan yerli halk göçmenlerin
geri dönmeleri üzerine gasbeddikleri araziyi eski sahiplerine iade etmekte tereddüd
gösterince devlet müdahale etmiş ve araziler sahiplerine teslim edilmiştir.) "Layiha".
6. A.Üner Turgay, "Trabzon", Doğu Akdeniz'de Liman Kentleri, T.V.Y. yay., İstanbul1994, çev. Gül Çağalı Güven, ss.46-47.
7. A.Üner Turgay, a.g.m. , s.49.
8. Fahrettin Tızlak, "XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısı ile XIX. Yüzyılın ilk Yarısında Yukarı
Fırat Havzasında Eşkiyalık Hareketleri", Belleten , cilt.LVII, 5.220, (Aralık
1993), Ankara 1994, T.T.K.B., s.755.
9 .Bkz. Robert Anhegger, Beitrage Zur Geschichte des Bergbaus im Osmanischen
Reich i Europaische Turkei, Bd. l. İstanbul, 1943, s.42.; Neşet Çağatay, Osmanlı
Devleti'nde Maden İşletme Hukuku, Ankara Üniversitesi Dil vc Tarih Coğrafya Fakültesi,
Basılmamış Doktora tezi, Ankara 1942, s.42.



Osmanlı Arşivinden  Karadeniz Eşkıyası

1830'lu yıllarda teknolojinin kolaylaştırdığı yeni ulaşım ve nakliyat vasıtalarının devreye girmesi de Karadeniz ticari ve ekonomik hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. 1836 tarihinde ilk olarak bir İngiliz şirketine ait olan ilk buharlı gemi İstanbul-Samsun- Trabzon hattında çalışmaya başlamıştır. 1837 yılında aynı hatta kurulan bir Osmanlı buharlı gemi şirketi faaliyete başladı. Kısa bir süre sonra da, Avusturyalı, Fransız ve Rus şirketleri de Trabzon hattını işletmeye açtılar.(1) Bu durum buharlı gemilerle rekabet edemeyen yelkenli gemilere sahip yöre halkını etkiledi. Yelkenli gemilerin sahiplerinin çoğunlukla Rum olması, yöre halkının tepkisinin de sınırlı kalması sonucunu doğurdu. Hükümetin yöre yelkencileri için köklü çözüm getirmede kayıtsız kalışı yelkenli gemi sahiplerini yalnız bıraktı. Kırım Savaşı akabinde Rum yelkenli gemi sahipleri, Rusya'nın hakimiyetindeki Karadeniz'in kuzey kıyılarındaki küçük limanlar arasında Rus bandırasıyla tahıl taşımacılığı yaparak bir müddet daha varlıklarını devam ettirdiler. Ancak, sonraki yıllarda ekonomik buhran ve vapurlu gemilerle rekabette çaresiz kalan yelkenli sahipleri Yunan bandırası altında Ege Adaları ile İzmir ve Selanik arasında nakliyeciliğe devam ettiler. Böylece ekonominin tesiri altına aldığı yöre Rumlarından denizcilikle uğraşanların önemli bir kısmı yerleşim mıntıkalarını değiştirdiler. Müslüman yelkenli sahipleri az sayıda olmaları nedeniyle yöredeki varlıklarını hiçte kârlı olmayan kömür, kereste ve kum gibi nakliyat sahalarında devam ettirdiler. (2) Kırım Savaşı öncesi 1838'de İngiltere ile yapılan ticaret antlaşması İngiliz tüccarlarına uygun gümrük imkanları sununca, Osmanlı hükümetinin tarım ürünleri üzerindeki tekeli kalkmış oldu. İç bölgesi küçük olan Trabzon'da bu gelişmelerin yerel ihracat üzerindeki etkisi sınırlı kaldı. Ancak, bazı Osmanlı limanları, örneğin iç bölgesinin ürünlerinin doğal bir Çıkış noktası olan Samsun, son derece yoğun bir tarım ürünleri ticaretine sahip oldu.(3) Böylelikle Orta-Karadeniz yöresi gelir açısından cazip hale gelen tarımcılık sayesinde ekonomik açıdan buhranlı dönemlerden, kıtlık yılları haric, uzak kaldı. 1846'dan sonra İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin ticareti kısıtlayıcı tahıl yasalarını kaldırması üzerine, Avrupa'nın Samsun'a ve mısır üreten bölgelerine yönelik ilgisi daha da yoğunlaştı ve ihracat hacminin artışına neden oldu.(4) 1860'lı yıllarda Trabzon Limanı'nın ihracat hacmi gerilerken Samsun, Giresun Rize gibi mısır ve tahıl tarımının verimli olduğu yörelerde ki limanlar ticaret gelirlerini arttırarak yöre ekonomisini ayakta tuttular. (5) 1855 Kırım Savaşı , suni olarak Trabzon ticaretini canlandırdı. 1856 yılında Rus limanlarına uygulanan ambargo nedeniyle Avrupa mallarının uğrak yeri Trabzon Limanı olmuştu. Savaştan sonra 1856 ve 1860 yılları arasında Trabzon'un yıllık ihracat ve ithalatı artış kaydetti. (6) Ancak, Kırım Savaşı'nın Trabzon yöresine sağladığı avantajlar savaş sonrasında yabancı elçiliklerin diplomatik faaliyetleri nedeniyle kaybedilmeye başlandı. Hükümet ilk olarak 1861'de İngiltere ve Fransa'yla, ardından 1861 ve 1862 yıllarında Avusturya, Rusya, Belçika, İtalya, İspanya, Danimarka, Prusya ve A.B.D. ile ticaret düzenlemelerini daha da serbestleştiren anlaşmalar imzaladı. 1869'da açılan Süveyş Kanalı Hindistan'la bağlantıyı kurmuş ve Hindistan üzerinden Çıkıp Trabzon'a ulaşan ticaret yolunun stratejik önemini sona erdirmişti.Trabzon, İran pazarının sunduğu imkanlardan yararlanmakla yetinmek mecburiyetinde bırakılıyordu. Ancak, Rusların Avrupa-İran transit ticaretinin< yönünü kendi topraklarına çevirme çabası, Poti ve Tiflis arasındaki demiryolunun 1872 sonlarında tamamlanmasıyla doruğa ulaştı. Rus hükümetinin ve Hazar Denizi'nde işleyen Rus gemilerinin desteğiyle, Tiflis Demiryolu şirketi İranlı tüccarlara ihracat için daha ucuz ulaşım imkanı sağlayarak, gemilerle Avrupa'ya gönderilecek ihraç mallarını Tiflis yoluyla Pot i Limanı'na çekmeyi başardı.(7) Ekonomik açıdan, 1854 Kırım harbi sonrasında, 1869 yılındaki Süveyş Kanalı'nın Karadeniz ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen, 1872 senesine kadar bir buhran döneminden söz etmek mümkün gözükmemektedir. Hatta 1847 Avrupa tahıl ihracatını kısıtlayıcı yasal müeyyideler ortadan kalkınca yöre ekonomisi genel itibariyle canlanmış ve kıtlık dönemleri haricinde ekonomik zenginliğini sürdürmüştür. Kısacası ekonomik açıdan yöre halkını etkileyen en önemli unsur hükümetin arttırdığı vergiler olmuştur. Vergilerin artışındaki en büyük etken Kırım Savaşı'nın arttırdığı askeri harcamalar oluşturmuştur.



Osmanlı Arşivinden  Karadeniz Eşkıyası

Bütçe giderlerinde 1854 senesi sonrasında görülen askeri harcamaların temelini Kırım Savaşı ve sonrasında meydana gelen ülke içindeki kaos ortamı oluşturmaktaydı. Ne var ki, 1858- 1860 yılları arasında bütçede meydana gelen 60.000.000 kuruşluk idari sahada yapılan masraf artışı ve 70.000.000 kuruşluk transfer masrafları askeri harcamaları geçecektir. (1) Bu artışta hiç şüphesiz 1860'larda Kırım ve Kafkas yörelerinden göçen halka hükümetin idari açıdan yapmış olduğu yardımların payı büyüktür. Örneğin 1861 senesinde Mesudiye Kazası Hurşidabad köyünde bulunan Kafkas göçmenlerinden İshak Bey, Besilbey ve Kabartay Kabilelerine fukara yardımı adı altında maddi açıdan hükümetin yardımcı olduğu belgelenmiştir.(2) Ekonomik yapıdaki statüko Kafkas göçmenlerinin gelişi ile bozulmuş ve gelir dağılımında doğal olarak dengesizlik ortaya çıkmıştır. Bu dengesiz ekonomik dağılım yine hükümetin müdahalesiyle asgari seviyede tutulmaya gayret edilmiştir. Yöre ihtiyacı olan mali harcamalar ekonomik yapı gereğince yörenin mal sandıklarından karşılandığı için bölgeden alınan vergi geliri de yükseliş kaydetmiş ve yerli halkı özellikle tarım arazisinde istihdam edilen kesimi olumsuz olarak etkilemiştir. Trabzon Vilayeti'nde ekonomik açıdan ehemmiyetli bir değişimin söz konusu olmadığı 1856- 1869 yıllarında meydana gelen eşkıyalık olaylarının mali nedenlerden ötürü olmadığı sonucunu gündeme getirmektedir. Yöredeki vergi artışından en çok etkilenen hrıstiyan kesimin göç etmesi ve eşkıya elemanlarının bu dönemde çoğunlukla Müslüman olmaları ekonomik yapının etkilediği insanların yörede çareyi eşkıyalık yapma yolunda aramadıklarının ispatı olsa gerektir.Ancak 1856 tarihli Rize Kazası'nda meydana gelen eşkıyalık hadisesini vergi nedeniyle meydana gelen eşkıyalık olarak nitelendirebiliriz. İdari ve sosyal açıdan meydana gelen hataların tek müsebbibi ise hükümettir. 1856- 1869 yıllarında meydana gelen eşkıyalık faaliyetlerinin özellikle kanun kaçaklarının oluşturması ve yöredeki idari taksimattaki boşlukların uygun eşkıyalık ortamı oluşturması nedeniyle Trabzon yöresinde meydana gelen asayişi zedeleyici kötü gidişatın esas sebebini hükümetin uygulamalarına ve yanlışlıklarına dayandırmak mümkündür. Ağustos 1834'den başlanarak Osmanlı büyük şehirlerinde "Redif-i Asakir-i Mansure" adı altında yeni bir ordu kurulmaya başlanmıştır) (3) Redif teşkilatı, büyük bir kitleyi uzun süre silah altında tutmadan, askerlik çağına gelmiş olanları kendi bölgelerinde az masrafla kısa aralıklarla eğiterek savaş anında işe yarayacak yeterli asker bulma amacı ile kurulmuştur. Ayrıca, barışta iç güvenliğin sağlanması gibi konularda da bu birliklerden yararlanılmıştır. (4) 1843 yılında yapılan düzenleme ile mevcut redif birlikleri devamlı orduya katıldı. Askerlik süreye bağlandı. Beş yıllık fiili yedi yıllık redif olarak hizmet görıne kuralı kondu.(5) Her yılın Mart ayı başında Osmanlı ordusundaki mevcud askerin beşte biri terhis edilerek, yerlerine kur'a ile yenileri alınmaya başlanmıştır.(6) Redif devresi 1869 tarihine kadar 26 ile 32 yaş arası olarak belirlenmişti.(7) 1869 yılında Hüseyin Avni Paşa, serasker olduktan sonra, orduda yeni< bir düzenleme yapmış ve askerlik süresi 20 yaşından 40 yaşına kadar uzatılmıştı; 20 yıllık askerlik süresinin altı yılı nizamiyede, altı yılı redif ve sekiz yılı mustahfız hizmetine ayrıldı. Altı yıllık nizamiye süresinin dört yılı orduda, iki yılı ihtiyatta geçecekti. ( Osmanlı vatandaşı Müslüman erkek nüfusu, idarenin askerlik hususundaki baskısı nedeniyle bunalmaya başlamıştı. 1843 öncesi askerlik kanunlarındaki düzensizlik giderilmiş ancak bu defa da kanunların ağır askerlik yükümlülüğü ile karşı karşıya kalınmıştı. 1846'da Kur'a Kanunu yayınlanarak buna göre asker alımına geçildi. Bununla birlikte sorunlar da görülmeye başlandı. Kur'a meclislerinin sağlıklı çalışmamaları, bütün ülkede genel bir nüfus sayımının yapılmamış olması, adam kayırına, rüşvet vererek muaf tutulma gibi olaylarla sık sık karşılaşılmaya başlandı. Özellikle Müslüman olmayanların nasıl askerlik yapacakları konusu uzun süre gündemde kaldı. Bir ara bunlardan deniz kuvvetlerinde yararlanma yoluna gidildiyse de daha sonra bedel ödemeleri ilkesi benimsenerek sorun kısmen çözüldü.(9)

1851 tarihinde olduğu gibi münferit olarak kur'a maddesi dolayısıyla yurtlarını terk edenler(10); 1856 tarihinden itibaren ülke hudutları dışına çıkış imkanları kapanınca kanun kaçağı konumuna düşmüşler ve bu gibi insanların bir araya gelmeleriyle meydana gelen çeteler yöredeki eşkıyalık olaylarının artışına sebebiyet vermiştir. 18 Haziran 1844 tarihinde Zaptiye Teşkilatı'nın kuruluşu ve köklü bir sistem olan tımarlı sipahi uygulamasına son verilmesi ülkenin iç güvenliğinde bir bocalama devresi geçirilmesine neden olmuştur.(11)
1840'larda önemsiz boyutlarda bulunan Trabzon Vilayeti polis gücü, ihtiyaç zuhur etmiş olacak ki, 1860'a gelindiğinde bir müfettiş, iki yardımcısı ve 160 zaptiyeden oluşmaktaydı. Ayrıca, 1859'da kentin tek hapishanesi onarıldı ve genişletildi.(12) İdari yapının iç güvenliği temin için altyapı çalışmalarını tamamlamadan gerçekleştirme yoluna gittiği reformları zamana ihtiyaç duymaktaydı. Uygulamaya konulan reformların gerçekleşmesi sürecinde meydana gelen boşluk yörede Kırım Savaşı öncesi ve sonrasında gündeme gelmeye başlayan asker kaçakları için uygun ortam hazırlamıştı. Yeniden yapılanmanın kanun kaçağı durumuna getirdiği yöre askerlik mükellefleri idari boşluktan yararlanarak eşkıyalık yapmaya başlamış ve yöre halkını huzursuz etmişlerdir. İdari açıdan vilayetlerin sınırlarında meydana gelen değişimler; geniş vilayet sınırlarının, vilayet merkezindeki devlet otoritesinin taşra sancaklara ulaşmada gecikmelere sebep olması gibi dezavantajları vardı. Bu durum da eşkıya ile mücadelede güvenlik güçlerini pasivize etmekteydi. 1846-47'de yapılan düzenleme ile Trabzon Eyaleti, merkez sancağı, Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar), Canik, Gönye ve Batum sancaklarından oluşmakta idi. Bu idari bölünme ufak tefek değişiklikler ile XIX. yüzyılın sonuna kadar sürmüştür. Ancak Batum Sancağı'nın adı 1852'de Lazistan olarak değiştirilmiş, Batum'un Ruslara bırakılmasından sonra sancak merkezi Rize'ye taşınmıştır. Canik Sancağı bazen mutasamflık olarak idare edilmişse de genelde Trabzon Vilayeti'ne bağlı kalmıştır. 1867'de yapılan düzenleme ile Trabzon Vilayeti dört sancaktan oluşmuştur. l877'de Canik müstakil mutasamflık olunca sancak sayısı üç'e düşmüştü. l892'de Canik yeniden vilayete bağlanmıştır.(13)

Kaynakça

1. a.g.e., 5.24.

2. DDA, Maliyc Masarifat Defterleri (ML.MSRF.), Nr.16169, 1278 Hicri (H.)
3. Musa Çadırcı, "Anadolu'da Redif Askcri Teşkilatının Kuruluşu", A.Ü.D.T.C.F.,
Tarih Araştırmaları Dergisi, C.VIII-XII, (i 975), sS.63-75.

4. Musa Çadırcı, "Osmanlı Ordusunda Yeni Düzenlemeler (1792-1869)", Birinci Askeri
Tarih Semineri Bildirileri II, Ankara 1983, s.93.
5. a.g.m., s.95.
6. Musa Çadırcı, "Osmanlı Imparatorluğu'nda Askere Almada Kura Usulüne Geçilmesi"-
1846 Tarihli Askerlik Kanunu-, Askeri Tarih Bülteni, Şubat 1985, s.60.
7. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü i, C.3;
M.E.B., Istanbul 1971, s.21.
8. Musa Çadırcı, a.g.m., s.62.
9.Musa Çadırcı, a.g.e. (Tanzimat'ın uygulanmasında ...), s.296.

10. DOA, İrade Hariciyye, Nr. 3973, 19 Muharrem 1268, "Tczkire-i Senaveri".
11. Musa Çadırcı, a.g.e. (Tanzimat'ın uygulanmasında ...), s.297.
12. A.U..ncr Turgay, B.g.m., 5.68.

13.Yönetim birimlerinin ayrıntılarına inildiğinde Trabzon Vilayeti sınırlarının 1855-
1856 yıııarında 5 sancaktan ibaret bir alana sahip olduğu belirlenmiştir. Trabzon Livası
(Merkez Sancak): Trabzon ve merkeze bağlı nahiyeleri, Akçaabad, Görele, Sürmene,
Of, Rize, Keşab, Maçka ve iki Vakf-ı Kebir kazalarını kapsıyordu. Canik Livası ; Samsun,
Bafra, Alaçam, Kavak, Çarşamba, Akçay, Ünye, Fenares, Fatsa, Ayvacık, Ökse,
Nahiye-i Meydan ve Serkeş'ten ibaretti. Ordu Livası ; Ordu merkez, Bolman, Ebü'lhayr
(Nahiyeleri Perşembe ve Yakubbey'le birlikte), Aybastı, Kirmati, Akköy,
Pazarsuyu, Karakuş, Ulubey, Nahiye-i Piraziz, Nahiye-i Agıvasil, Elmalı ve Nahiye-i
Tonya'dan oluşmakta idi. Karahisar-ı Şarki Livası ; Karahisar-ı Şabin, Yakacık,
Akşehr-i Abad, Tamzara nahiyeleri, Suşehri nahiyesi, Koyulhisar, Iskef.~ar, Milas, Sis-i
Orta, Uludere, Maden-i Erbaa kazalarından ibaretti. Gümüşhane Livası ; Gümüşhane,
Aşağı ve Yukarı Kürtün, Yağmurderesi, Kelkit, Tirebolu, Değıis, Nahiye-i Gövezid,
Konas'tan oluşmaktaydı. Lazistan Sancağı ; Batum, Gönye ve Hopa, Arhavi ve
Vehipe, Atina, Hemşin, Çürüksu, Aeara-yı Ulya, Aeara-yı Sutla, Nahiye-i Ardeşen,
Livane-i Sutla (Vartan) kazalarını kapsıyordu. 1863-1864 yıllarında Trabzon Vilayeti'nin dört sancağı ve bu sancaklara bağlı 77 kazası vardı. Bu sırada Canik Livası'nın 18kazası bulunuyordu. Bkz.Musa Çadırcı, "I9.yy.2. Yarısında Karadeniz Kentleri (Trabzonve Samsun)", İkinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirilen (Uluslararası I), Samsun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder