Pazartesi, Mayıs 16, 2011

zaman ölçülerinin ilişkisi

BİR olay var ki, halka açıkça anlatılmadığı için herkesi rahatsız etmekle kalmadı, çok sayıda işadamını da büyük zararlara uğrattı. Olay, Libya’nın meşru hükümetiyle yakın zamana kadar vefayla sürdürülen ilişkileri yaralayıp Kaddafi’nin Ankara’ya güvenini sarsmış ve ülkesinde iş alan Türk şirketlerinin toplam 25 milyar dolarlık gelirini tehlikeye düşürmüştür.

Bu noktaya niçin ve nasıl gelindiği ne siyasal parti liderlerine anlatıldı, ne de kapalı bir oturumda milletvekillerine. Üstelik, bozulan ilişki yeni olaylarla daha da kötüleşebilir. Örneğin, geçenlerde meşru hükümete karşı ayaklananların yaralılarını almak üzere Mistrata’ya yollanan Ankara vapurunun limana yanaşması, ancak ültimatom tehdidine varan bir gerilimle gerçekleşebilmiştir.
Durumun büsbütün içinden çıkılmaz kerteye gelmemesi için bu noktaya niçin ve nasıl gelindiğini anımsamak gerekiyor.
Önce, Fransa’yla İtalya’nın petrol açgözlülüğü yüzünden Libya’nın doğusunda Bingazi çevresini ayrılıkçı hareketlerle karıştırdıkları bir dönem var. Başkent Trablus’taki Kaddafi yönetimi, her devleti yönetenin böyle olaya karşı göstereceği bastırıcılığı gösterince ortalık karıştı ve bu tepki üzerine Batılı kışkırtıcılar NATO’yu devreye sokmayı başardılar. O dönem, Erdoğan iktidarının “NATO’nun ne işi var orada” diye özetlenebilecek bir tavrı sergilediği dönemdir.
Yani meşru Libya yönetimini dış etki ve tepkiden esirgeyen bir tutum.
Türkiye’nin ekonomik ve tecimsel çıkarlarına da uygun.
Ne olduysa, ondan sonra oldu: Okyanus’un iki yakasındaki büyük petrol şirketlerinin ortak çıkarlarına ve Washington’daki “Genişletilmiş Ortadoğu” hesaplarına göre oluşturulan yeni bir Amerikan politikasıyla Türkiye’ye NATO çengelinin atıldığı değişik bir dönem başlatıldı.
Aslında, o vesileyle şu önemli soruyu sormak gerekir: Ankara’nın NATO’daki yadsınmaz ağırlığı orada kendi ulusal çıkarlarıyla bağdaşacak biçimde mi kullanılmalıdır ya da başkalarının çıkarlarına hizmet için mi?
Ne yazık ki, Ankara NATO kozunu tam olarak ne Batı’yla ilişkilerinde iyi kullanabildi, ne de özellikle Kıbrıs sorunu gibi hem haklı ve güçlü olduğu Kıbrıs sorununda. Buna, Batı’nın Libya oyununa NATO’daki deniz ve hava ağırlığıyla sürüklenişini ekleyebilirsiniz Ankara’nın.
Kaddafi’yi bombalayıp küçük oğlunu öldüren uçakların İzmir’deki NATO merkezince yönlendirilmiş göründüğünü de unutmadan.
Bir ülkenin liderine “Yönetimi devredip yurtdışına gitsen iyi olur” çağrısında bulunmuş bir Türkiye Başbakanı’nın sonradan aynı kişinin büyük oğluyla görüşüp ilişkileri onarmaya çalışmasında da bizim şu Şark coğrafyasının insanlık ve vefa ölçülerine ters düşen bir yan yok mudur?
Sayın Erdoğan, halkın ona verdiği iktidarı keşke bu halkı aynı kültürün başka toplumları gözünde küçük düşürücü biçimde kullanmamış olsaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder