Pazar, Haziran 19, 2011

Antik Roma’da Arena'larda ki Gladyatör Oyunları

zaman zaman sol bacağa takılan metal dizlikle diğer dövüşçü türlerinden ayrılmaktaydılar. Veles: Bu tür dövüşçüler hakkında bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır. Kullandıkları silahlar arasında en tipik olanı, meşin kulplu ve bu nedenle oldukça uzağa atılabilen mızraklardı. Bu tür mızrakların Yunan agonlarındaki cirit müsabakalarında kullanıldığı bilinmektedir. Mızrağın hızını en azından iki misline çıkarabilen meşin ilmekler, özellikle savaşlarda mızrağın uzun mesafelere atılabilmesini sağlamaktaydı. Askeri açıdan önemi bilinen bu tip mızrakların Helenistik Dönem (M.ö. 336-30) öncesinde Yunanlar tarafından tanındığını ve yarışma programına alındığını bilmekteyiz. Bu yarışmanın askeri önemi muhtemelen sonraları Romalılar tarafından da anlaşılmış ve bu yolla gladyatör gösterisi olarak arenada gösterimine karar verilmiştir. Hafif silahlarla donatılmış olan Veles , Roma legionlarında piyade öncü birliği görevi yaparak, Phalanx birliklerine yol açmaktaydılar . Bu tip gladyatörlerin rakiplerinin kimler olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, tahminen aynı grubun kendi içinde dövüştükleri sanılmaktadır.
Samnes: Muhtemelen ilk kez Samnitli esirlerin arenalarda dövüştürülmesiyle tanınmaya başlayan bu tip gladyatörler, tamamen geleneksel Samnit elbiseleri ve silahlarıyla dövüşürlerdi. Samnitler, İtalya’nın orta kısmında bulunan Samnium bölgesinde yaşayan ve uzun süre Roma hegemonyasını kabul etmeyerek savaşan bir halktı. Sol ayağında koruyucu ‘dizlik’ (ocrea) sağ ayağında ise, çoğu zaman sade bir diz bağı taşıyan Samnes, beline geniş kemer takar ve ona bağlı kısa bir peştamal giyerdi. Sol elinde büyük bir ‘kalkan’ (scutum) taşıdığı halde, sağ kolunun tamamen bandajlı olduğu göze çarpmakta, silah olarak da düz bir kılıç kullandığı anlaşılmaktadır. Bu dövüşçü türünün Caligula’nın zamanında (37-41) yavaş yavaş ortadan kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Paegniarius: Sol elinde küçük bir kalkan ve eğri bir sopa taşıyan paegniarius, sağ elinde uzun bir kamçı taşımaktaydı .
Essedarius: Çok fazla bilgimiz olmamakla birlikte, iki tekerlekli hafif savaş arabalarıyla  dövüşen bir gladyatör türü olduğu anlaşılmaktadır.
Laquearius: Kemerli bir peştamal giymiş olup, sol kolları komple bandajlı ve sol omuz başlarında deri ya da metalden yapılma bir ‘levha’ (galerus) taşıyan laquearius, sol elinde bir kırbaç, sağ elinde ise ucu hafif bükülmüş ve topuz şeklinde bir değnek taşırdı .
Sagittarius: Adından da anlaşılacağı üzere sagittarius, esas maharetini yay ve okla sergileyen dövüşçü anlamına gelmektedir . Askeri alandaki gerekliliğinden dolayı okçuların, Roma ordusunda önemleri erken dönemden itibaren anlaşılmıştır. İkinci Kartaca Savaşı öncesine kadar Roma ordusunda bulunmayan bu grubun, daha sonraları ordunun uzaktan dövüş konusunda en önemli parçası haline geldiği anlaşılmaktadır. Bu tarz gladyatörler, özellikle sol kollarını korumak için metal veya sert deriden imal edilmiş bir levha (manica) takarlardı . Bunun dışında kılıç, miğfer ve pullu zırh tipi gömlekler de giymekteydiler.
 i. Gladyatör Oyunlarının Sonu M.s. 3. yüzyıldan itibaren, özelikle imparatorluğun sınırlarında baş gösteren sürekli huzursuzluklar nedeniyle zorunlu görülen seferler, bazı imparatorların sefer öncesi gladyatör oyunları düzenlemesine vesile olmuştur . Bu durumun esas nedeninin, sefer öncesi halkın moralini yükseltmeye ve imparatorun halk gözündeki popülaritesini korumaya yönelik bir hareket olduğu tahmin edilmektedir. Sadece savaş hazırlıkları değil, aynı zamanda kazanılan bir savaş ta imparatorların halk için gladyatör oyunları düzenleme nedeni olarak görülmekteydi.
Silahıyla bir Retiarius Silahıyla görülen bir Retiarius

 M.s. 4. yüzyıla gelindiği zaman, Hıristiyanlığın artan baskıları sonucunda antik çağın bu en kanlı gösteri oyununa ilişkin ilk yasaklamagirişimlerinin de başladığını görmekteyiz . İmparator Konstantin tarafından Beyrut’ta 1 Ekim 325 yılında yayınlanan bir fermanla, gelenek olduğu üzere ağır suçluların arenalarda gladyatör olarak dövüştürülmesi kesin olarak yasaklanmış ve bundan böyle cezalarını gladyatör olarak dövüşmek yerine, devlete ait maden ocaklarında çalışarak çekecekleri belirtilmiştir . Bu yasaklamanın arkasında yatan esas nedenin, Nikaia (İznik)’da toplanan kilise babalarının İmparatora yapmış olduğu telkinlerin olduğunu savunan görüşler mevcuttur. Muhtemelen kilise babaları ve Hıristiyan vatandaşların artan baskısı sonucunda alınmış olduğu anlaşılan bu kararın sadece İmparatorluğun doğu yarısı için geçerli olmuş olduğu burada vurgulanmalıdır. Çünkü ilk yasaklamanın yapıldığı 325 yılından itibaren tüm dördüncü yüzyıl boyunca, özellikle imparatorluğun batı yarısında oyunların düzenlenmeye devam ettiği ve gladyatör okullarının 4. yüzyılın sonuna kadar gladyatör yetiştirmeye devam ettiği bilinmektedir. Özellikle Roma’da 17 Ekim 357 yılında imparatorluğun yeni yasaklamasıyla karşılaşmaktayız. Buna göre özellikle saray mensubu ve askerlik görevindeki kişilerin oyunlara girmesi kesinlikle yasaklanmaktaydı. Bunun ardından 15 Ocak 365 ve 9 Nisan 367 yılında yeni yasaklamaların yapıldığını, fakat tamamen ortadan kaldırılamadığını görmekteyiz. Gladyatör oyunlarının sonunu getiren yasaklamanın Honarius tarafından 399 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Her ne sebepten olursa olsun, bu durum M.ö. 6. yüzyıldan, M.s. 4. yüzyıla kadar Roma kenti başta olmak kaydıyla İmparatorluğun sınırlarının uzandığı hemen her yerde inanılmaz büyük bir ilgiyle izlenen gladyatör oyunlarının yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmesine neden olmuştur.

Sonuç
 Erken dönemlerde sıradan suçlu ve savaş esirlerinin, çoğu zaman dövüş için elverişli olmasalar bile, birbirlerine karşı dövüştürüldüğü oyunlar, sonraları, kullanılan silahların çeşitliliği de gözetilerek, daha özel bir eğitime tabii tutulan ve bu işi meslek olarak görmeye başlayan bir grubun tekeline geçmiştir. Gladyatör dövüşlerine olan ilginin, toplumda her geçen gün biraz daha artmaya başlaması, gladyatör okulları ve onların organizatörlerini daha profesyonel bir örgütlenmeye ve daha yüksek kalitede dövüşçüler yetiştirmeye sevk etmiş, bunun sonucu olarak ortaya, antik çağın örgütlü olarak yapılanmış en önemli sosyal rant gruplarından biri çıkmıştır. Özellikle bu aşamada ortaya, kadrosuna işini en iyi şekilde yapabilecek profesyonel dövüş ve silah öğretmenlerinin yanında; doktor, aşçı, bekçi ve silahçı gibi önemli görevlileri de alarak, büyük yatırımlara girişen organizatörlerin çıktığı görülmektedir. Öyle ki, profesyonel bir şekilde işleyen bu örgüt, sadece belirli kentlerde değil, imparatorluğun her yerinde ve her an başka bir gösteriyi icra etmek üzere, mobil bir gösteri timi haline dönüşmüştür. Bu durumda arenaları, sadece ağır suçlular ve köleler değil; bu işi meslek haline getirerek hayatını kazanan ve oldukça farklı sosyal çevrelerden gelebilen kimselerin doldurduğu anlaşılmaktadır. Roma’da her geçen gün biraz daha popüler hale gelen gladyatörler, toplumda kendilerine karşı duyulan açık nefrete rağmen, antik dünya insanının seyretmekten asla vazgeçemediği, acımasızlıkları ve soğukkanlılıklarıyla seyir zevkini doruğa çıkaran unutulmaz aktörler olarak anılmayı hak etmiş kimseler olarak hatırlanmalıdırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder