Pazartesi, Haziran 06, 2011

hazine define gömü reşadiye

SÜMERLER    Ünlü tarihçi Wolley'in ve ıngiliz tarih filozofu Arnold Tony' nin belirttiklerine göre; Mezopotamya'da yaşamış bulunan.Sümerler, orta Asya'dan veya Kafkasya'dan gelerek önceleri Karadeniz bölgesinde, Tokat ve Kelkit havzasında yerleşmişler, daha sonraları ya kendileri veya yakınları Mezepotamya'ya göç etmişlerdir.
Çevrede rastlanan kalıntılara, tarihi kayıtlardan yapılan araştırmalara göre; Erbaa'nın kapsadığı Kelkit Havzası ve yöresinin önceleri Sümerler ya da Eti Türklerinin elinde bulunduğu, sonradan Pontoslar'a, Romalılar'a, Emevi ve Abbasi Halifelerine ve sonra da Osmanlılar'a geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Önceleri bugünkü Erbaa ve Taşova yörelerinin adlan "EREK" ve "TAŞABAT" ti. Erek (Erbaa ve yöresi) ve Taşabat (Taşova) bölgeleri PONTOSLAR'ın daha sonra verdikleri "TONOROVA" adı altında Pontos Hükümetine bağlı bulunuyordu. Pontos Hükümdarı PONT Polinyonyak'ın "KELKİT VADİSİNE" hükmetmeye başladığı tarihi ise, "TİBER" devrine rasladı-ğı kayıtlardan anlaşılmaktadır.
EREK ve TAşABAT bölgelerine verilen "TONOROVA" adının daha sonra hükümdar Mihridatopor tarafından "OPOTOR-YA" (şimdiki Andıran Köy'ü) olarak adlandırıldığı ve Hükümet. Merkezinin de buranın, yani "OPOTORYA" nın 16. kilometre Güneyindeki "KAFRİYA" şehri olduğu görülmektedir. "NEOSAZARA" (Niksar) ile PONTÖKSEN" (Taşova) arasındaki Amasyalı ünlü Coğrafyacı ıstirabon'un kaydettiği "FONOROVA" Pontos'un en güzel bir parçası olarak nitelendirilmiştir. "LİKÜS" (KELKİT) ve "İRİSİ (Yeşilırmak) sularının geçtiği bu geniş ve bitek vadinin vaktiyle Zeytinyağı, şarap, üzüm ve hububatlariyle şöhret bulduğu kaydedilmektedir.

BİZANS DÖNEMİ     Doğu Roma ımparatorluğu hükümdarlarından Pompey'in buraları ele geçirerek şimdiki "BOğAZKESEN" mevkiinin adını "MAğNAPOLıS" olarak değiştirdiği, hükümet merkezinin bugünkü Hayati (Doğanyurt) Bucağına bağlı "EMERYA" (Emeri-Bağpınar) köyüne taşındığı, seksen yıl sonra da hükümet merkezinin "Kayaserin" (yenişehir anlamına) Neosazara'ya (Niksar) taşınmış olduğu anlaşılmaktadır! şimdiki Erbaa ilçesi ve yöresinin 1859 yılına kadar, o zaman Ünye'ye ve şimdi ise halen Taşova ilçesine bağlı bulunan Sonusa'ya (Uluköy) bağlı bulunduğu öğrenilmektedir. Yapılan incelemelerden anlşıldığına göre; Erbaa'nın yakın zamanlara kadar bir köy halinde bulunması, ilçenin hükümet merkezi olarak çok uzun bir tarihi geçmişi olmadığını göstermektedir. Ancak, ilçe yörelerinde; Sümerler ya da Etiler'e; Pontoslar'a, Romalılar'a, Abbasi ve Emeviler'e ve Osmanlılar'a ait tarihi kalıntılara sık sık raslanmaktadır. ılçemizin Emeri, (Bağpınar) Eksel, (Koçak) Tanoba, Fidi (Akça), Kale, Hacıpazar, Karayaka, Kozlu, Hacıbükü, Değirmenli köylerinde bugün bile birçok tür tarihi kalıntılara raslamak mümkündür. Özellikle Değirmenli, Emeri, Hacıpazar gibi köylerinde bulunan tarihi eşyalar, madeni ve tarihi kıymetleri yönünden değer taşımaktadırlar. Bu köylerin bazılarında müsadesiz olarak yapılan kazılarda elde edilen çok kıymetli eşyalar halen antika simsarlarına hiç pahasına satılmaktadırlar. Hacıpazar Köyünde yapılan kazılarda elde edilen kıymetli tarihi eşyalar (altınküpe, yüzük, heykel, vazo vb.) özellikle Havza ilçesine kaymakta ve oradan da bilinmeyen istikametlere yollanmaktadır. Bu köyde geçen yıl tarihi değeri çok büyük olan altın paralar bulunmuş ve 267 adedi Hükümetçe alınmıştır.

YAVUZ SELİM NİKSAR'DA(H.920/M.1514):       Şah ısmail'in Doğu Anadolu'da taraftarları vasıtasıyla çıkardığı gaileler, Tokat'a vukubulan hücümü ve bazı yersiz teşebbüsleri, YavuzSelim'in sefer açmasına sebep oldu. Sivas'a geldiği vakit ordu ihtiyacı için zahire toplanmasına çalıştı. şii taraftarlığı yapan ve ötede beride haydutluk eden bir çok serserileri temizletti. Sivas havalisinde ihtiyadi tedbirler aldı. Ondan sonra ıran'a yürüdü.şah ısmail ile Çaldıran'da yaptığı harpte galip gelen Yavuz, Kelkit vadisini takip ederek döndü. Ramazan bayramı namazını Niksar'da kıldı. Niksar'da iki gün istirahattan sonra Hayati ve Sonusa yolu ile Amasya kentine ulaştı. 6 şevval, 920. O zamanlar azık kıtlığından pahalılık gök kubbeyle bir eşik olmuş, buğday ile arpa satıcılarının en değerli mallan arasına girmişti. Kilsi 1400'e satanı iyi vurgundur diye İstanbul kelle eylerdi

SULTAN SÜLEYMAN AMASYA'YA GEÇTİ (H.961/M.1554):       Sultan Süleyman şarkta bir çok akınlar yaptıktan sonra Sivas'a döndü. Sivas'ta Acem şahının elçisinin Erzurum'a geldiğini bildirdiler. Sultan Süleyman, "ardımızca Amasya'ya yollayasın" diye emir verdi. Tokat üzerinden Amasya'ya geçti. Kendisi Amasya'da, ordusu civar düzlüklerde bir kısmı Taşova'da (Erbaa ovasında)-kışladı. Sultan Amasya'da bir çok sefiri kabul etti. Kışlaklardaki askere izin verildikten sonra ıstanbul'a döndü.

DEPREMLER     Türkiye deprem haritası incelendiğinde topraklarımızın % 92'sinin değişik deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğu, nüfusumuzun da % 95'inin bu bölgelerde yaşadığı belirlenmiştir.       Türkiye'de depremlerin çoğu Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu fayları ve Ege'nin çökmüş bölgelerinde meydana gelir. Erbaa'nın depremle içice olmasının sebebi işte bu Kuzey Anadolu fayının Kelkit vadisinden geçmesinden kaynaklanmaktadır. Depreme sebep olan bu kırık hattında kırığın iki tarafındaki arazi parçalan, birbirine göre ters yönde hareket etmektedirler Kelkit vadisinin kuzeyindeki arazi doğuya doğru hareket ederken, güneyindeki kısımlar batıya doğru hareket etmektedir. Bu yönüyle Erbaa, birinci derecede deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Kuzey Anadolu fayının tarihi devirlerden beri, içinde biriktirdiği gizli enerjinin zaman zaman serbest hale gelmesiyle sayısız depremler meydana gelmektedir. Bunlardan bir kısmı afet halinde olup, binlerce insanun ölümüne ve yaralanmasına, yerleşim yerleri ile tarihi ve tabi eserlerin tahribine veya yok olmasına sebep olmuştur. Erbaa'nın depremle tanışması şüphesiz asırlar öncesine dayanır. Bölgeyle ilgili çıkarılan istatistiki bilgiler bunu açıkça göstermektedir. Tokat ve havalisinin son 2000 yılda geçirdiği en az 30 deprem vardır. Buna göre Erbaa'nın 1939 yılına kadar ikibin yıllık süre içerisinde en az beş defa daha (1045,1268,1458,1482,1498 yıllarında) ağır ve yıkıcı depremler geçirdiği anlaşılmaktadır (130).   Erbaa'nın son yıllarda geçirdiği en önemli depremler şunlardır:   1-1939 DEPREMİ: Erbaa'nın son 60 yılda yaşadığı ilk büyük deprem. Kara kışın bütün şiddetiyle çöreklendiği bir ayda, alabildiğine soğuk ve esen bir rüzgarla meydana gelen deprem. ErbaalılaH tatlı uykusunda yakalamıştır. Tarih 26/27 Aralık 1939 yılı Salı gecesi. Her şey bir anda olmuş, insanlar ölüm çığlıkları arasında neye uğradığını şaşırmıştır. Erbaa; merkez kasaba 319, Doğanyurt (Hayati) nahiyesi 3, Kozlu nahiyesi 6, Karayaka nahiyesi 49 olmak üzere toplam 377 ölü vermiştir (131). Aynı deprem Erbaa'yla birlikte Niksar, Reşadiye, Suşehri, Koyulhisar, Erzincan ve Erzurum'u da perişan etmiş, bu hat üzerinde 2600'dan fazla ölüm hadisesi olmuştur. Olay "Erzincan Ağıtı" adıyla halk tarafından destanlaşmıştır. Bu destanın Er baa'yla ilgili bölümü şöyledir: Niksar'da kalmadı dikili bir taş, Erbaa'yı sormayın döker kanlı yas, Tokat ta geçirdi zorlu bir savaş şikayetim kimden, kime ne deyim? 2-1942 DEPREMİ: Erbaa'yı haritadan silen ikinci büyük deprem. 1942 yılında yine soğuk bir kış ayı. Herkes günlük rutin işleriyle uğraşırken Erbaa tarihindeki en büyük depremiyle karşı karşıya gelmiş, ortalığı bir anda tüyleri diken diken eden canhıraş çığlıklar kaplamıştır. Merkez üssü Erbaa, Niksar hattı olduğundan 1939'daki depremden daha fazla can ve mal kaybına sebep olmuş, Erbaa adeta haritadan silinmiştir. şehirde büyük hamam ile bir kaç ahşap yapı ancak ayakta kalabilmeyi başarmıştır. nahiyesi 27, merkez kasaba 308 ölü olmak üzere toplam 534 kurban vermiştir. 2295 ev yıkılmış, ayrıyeten 4 otel, 4 fırın 127 dükkan, 8 kahvehane, 13 depo ve bir mezbahane ile Belediye binası yerle bir olmuştur. 1942 depreminde 16 yangın hadisesi olmuş, tutuşan evlerin hemen hemen tamamı yanarak yok olmuştur. Aşağı Mahalle'de Osman Aksu'nun evi, evde misafir bulunan Tekel Müdürü Asaf Güngör, eşi Naşide, ambar memuru Saffet Bey ve ev sahibi olmak üzere yanmıştır.  1943 DEPREMı: şu ana kadar Erbaa'nın yaşadığı yıkıcı depremlerin sonuncusu 1943 yılının Kasım ayında meydana gelenidir. şiddetinin azlığı nedeniyle bu depremde hasar çok az olmuştur. Kasaba merkezi 4, Merkez nahiyesi 6, Karayaka nahiyesi 2 olmak üzere yoplam 12 ölüm hadisesi olmuştur (135). Arka arkaya üç yıkıcı depremle karşılaşan yörede, mütehassız heyetler tarafından jeolojik ve tektonik araştırmalar başlatılmış, neticede bölgenin deprem fay hattı üzerinde olmasından zeminin iskana müsait olmadığı kanaatine varılarak ilçe merkezinin yerinin değiştirilmesi rapor edilmiştir. Zamanın Bakanlar Kurulu kararı ile olay tescil edilmiş, Erbaa'nın; eski yerinin güneyinde ve ımbat deresinin batısında "ARDIÇLIK" mevkiine taşınması hükme bağlanmıştır. 15 Nisan 1944 tarihinde Hükümet Konağı'nın törenle temelinin atılmasıyla Erbaa, modern şehircilik anlayışıyla plan ve projelendirilen yeni yerine resmen taşınmıştır.

HOROZ TEPESİ      Erbaa'nın Doğu güneyindeki "HOROZ TEPE" si, Anadolu'da ve ön asyada özellikle Kral mezarları bakımından en önemli yerlerden biridir. tarihi Milâttan 3 bin yıl öncelerine dayanan Horoz tepesinde yapılmış bulunan arkolojik araştırmalar, Horoz tepesinin büyük tarihi değerler taşımış bulunduğunu meydana çıkarmıştır. Bu konuda ilk arştırmayı yapan Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Ön Asya Profesörü Tahsin Özgüç'tür.     Halen üstü toprakla örtülü bulunan Horoz Tepesinin altında yatan tarihi kalıntılar "HİTİT" lere aittir.
      Devletçe yapılacak kazılarda Horoz Tepesinden meydana çıkacak tarihi eserlerin, Erbaa'yı turistik takviye edeceği muhakkaktır.      Çünkü Horoz Tepesi, Ön Asyada tarihi değeri bakımından Alacahöyükten daha fazla ilgi çekmektedir. şimdiye kadar Ala-cahöyüke birçok kazılar yapılmış ve tarihi eserler elde edilmiş bulunmaktadır. Fakat Horoz tepesi henüz dokunulmamış bir hazine şeklinde yatmaktadır.      Kral mezarları ve eski tarihi eserler yönünden dünya çapında büyük bir değer taşıyan "HOROZ" tepesinin üzerinde şimdi tarlalar ve bu tarlaların arasında günümüze ait bir mezarlık vardır.      Devletçe yapılması düşünülen ve sıraya konmuş bulunan kazılardan sonra, büyük bir medeniyeti ortaya çıkaracak ve binlerce turistlerin "iyaretgâhı olacak bu tarihi alanın Devletçe kazı yapılıncaya kadar korunması ve şahıslarca yapılacak kazıların önlenmesi, her Erbaa'lının görevi olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder