Pazartesi, Haziran 06, 2011

RUKYE NEDİR?

Rukye terim olarak bir işin meydana gelmesi için tabiat üstü bir güce baş vurmak anlamına gelir. Dua efsun muska; sihirbaz ve üfürükçülerin okudukları bu cins şeylerdir.
Istılahı olarak rukye Kur’ân-ı Kerim’deki şifâ âyetleri ve Peygamber (s.a.v)’in ashabına öğretmiş olduğu duâları hastaya okuyup üzerine üfleyerek tedavi etmek demektir.
Allah Teâlâ buyuruyor ki: “(Ey İnsanlar!) Rabbinize yalvara yalvara ve içten dua edin.”[1] “O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin.”[2] “Şunu bilin ki Allah Teâlâ kalbi gâfil ve mâlâyâni ile meşgul kimsenin duasını kabul etmez.”[3]
Dua belânın düşmanıdır. Onu sürüp çıkarır henüz gelmemişse gelmesini önler gelmiş ise elemini hafifletir. Aynı zamanda dua mü’minin silâhıdır.
Rasûlüllah (s.a.v) ashabına korkudan kurtulmak için şu kelimeleri öğretiyordu:
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّاتِ مِنْ غَضَبِهِ وَعِقَابِهِ وَشَرِّ عِبَادِهِ وَمِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَنْ يَحْضُرُونِ
“Eûzü bikelimâtillâhittâmmâti min ğadabihi ve ıqâbihî ve şerri ıbâdihî ve min hemezâti’ş-şeyâtîni ve en yahduruûn.”
Manası: “Allah’ın gazabı ve azabından kullarının şerrinden şeytanların vesveselerinden ve bana yaklaşmalarından Allah’ın eksiksiz olan tam kelimelerine sığınırım.”
Abdullah bin Ömer (r.a) bu sözleri aklı erenlere öğretir aklı ermeyen çocuklara da yazıp üzerine asardı.[4]
RUKYE HANGİ HALLERDE CAİZDİR?
Belâ musibet hastalık gibi her çeşit kötü hallere karşı korunmak için Allah’a iltica ve dua etmek caiz olan Rukye’dir. Enes (r.a)’den rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) bize akrep yılan gibi zehirli hayvanların sokmasıyla meydana gelen zehirlenme kulak ağrısı[5] (çıbana[6]) göz değmesine temre ve siğile ve kesilmeyen kana karşı rukye yapmamıza ruhsat tanıdı.”[7]
Hastalıklara ve zararlı mahlukata karşı dua veya rukye ancak şu şartlarda caizdir:
a) Allah Teâlâ'nın âyetleriyle isimleri veya sıfatlarıyla olması gerekir.“En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin. O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları terk edin. Onlar yaptıklarının cezasını görecektir.”[8]
b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması
c) Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil umulan faydanın Allah Teâlâ tarafından gönderildiğine inanılması.[9]
Rukye mubah haram ve şirk olmak üzere üş çeşittir:
1- Mübah Olan Rukye: Kur'ân-ı Kerim'den âyetlerle Peygamberden nakledilen sözlerle Allah Teâlâ'nın isim ve sıfatlarıyla Arapça ve anlamı anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde rukye mübahtır.
Hastalığa Karşı Allah’tan Şifa İstemek: Ali (r.a.)’den rivayetle: ‘Rahatsızlandım ve şöyle duâ etmekte iken Rasûlüllah (s.a.v) bana uğramıştı: “Allah’ım! Ecelim geldi ise canımı alarak bana rahatlık ver.[10] Şâyet ecelim daha uzak ise beni bu hastalıktan kurtar. Eğer bu benim bir imtihanım ise bana sabır ver.’ Rasûlüllah (s.a.v): “(Ey Ali!) Nasıl dedin?” buyurdu. Ali (r.a)’de söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v) ayağı ile beni dürttü ve: “Allah’ım buna afiyet ve şifa ver.” Ali (r.a) dedi ki: ‘Rasûlüllah (s.a.v)’in bu duâsından sonra bir daha (hiç) rahatsız olmadım.”[11]
Ateşli Hastalıklara ve Ağrıya Karşı Allah’tan Şifa İstemek:İbn Abbas (r.a)’den rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) hummâ'ya ve bütün ağrılara karşı şu duayı okumamızı öğretmişti:
بِسْمِ اللَّهِ الْكَبِيرِ، أعُوذُ بِاللَّهِِ الْعَظِيمِ مِنْ شَرِّ كُلِّ عِرْقٍ نَعَّارٍ، وَمِنْ شَرِّ حَرِّ النَّارِ
“Bismillâhi'l-Kebîri eûzü billâhi'l-Azîmi min şerri külli ırgın na'ârin ve min şerri harri'n-nâr.”
Manası: “Ulu Allah'ın adıyla kanla kabaran her bir damardan ve ateş harâretinin şerrinden büyük Allah'a sığınırım.”[12]
Her Türlü Hastalıklara Karşı Okunacak Dua:Ebu’d-Derdâ (r.a)’dan rivayetle: Rasûlüllah (s.a.v)’den şöyle buyururken işittim: “Biriniz bir şeyden dolayı rahatsız olursa veya bir kardeşi hastalığından dolayı ona müracaat edecek olursa ona şöyle dua etsin:
رَبُّنَا اللَّهُ الَّذِي فِي السَّمَاءِ تَقَدَّسَ اِسْمُكَ أَمْرُكَ فِي السَّمَاءِ وَٱْلاٰرْضِ كَمَا رَحْمَتُكَ فِي السَّمَاءِ فَاجْعَلْ رَحْمَتَكَ فِي ٱْلاٰرْضِ وَاغْفِرْ لَنَا حُوبَنَا وَخَطَايَانَا أَنْتَ رَبُّ الطَّيِّبِينَ أَنْزِلْ رَحْمَةً مِنْ رَحْمَتِكَ وَشِفَاءً مِنْ شِفَائِكَ عَلَى هَذَا الْوَجَعِ فَيَبْرَأُ
“Rabbünallâhü’llezî fi’s-semâi tegaddese ismüke emruke fi’s-semâi ve’l-ardı kemâ rahmetüke fi’s-semâi fe’c-al rahmeteke fi’l-ardı vağfirlenâ hûbenâ ve hatâyânâ ente rabbü’t-tayyibîne enzil rahmeten min rahmetike ve şifâen min şifaike alâ hâze’l-vece’ı feyebraü.”
Manası: “Allah’ın izniyle mutlaka o hastalıktan şifa bulur. Ey göklerdeki Rabbimiz! Senin ismin ve zâtın her türlü noksanlıktan münezzehtir. Rahmetinin semada bulunduğu gibi her türlü otorite yerde ve gökte Sana aittir. Rahmetini yeryüzüne indir. Bizim günah ve hatalarımızı affeyle Sen temiz kimselerin Rabbisin. Şu ağrıya rahmetinden bir rahmet ve şifalardan bir şifa ver.”
Ebu'd-Derda (r.a) adama bu duayı okumasını emretti. O da okudu ve (Allah’ın izni ile) iyileşti.[13]
Hasta Ziyaretinde Okunacak Dua:Âişe (r.anhâ)’dan rivayetle: Rasûlüllah (s.a.v) bir hastayı ziyaret ettiği zaman (ona) şöyle dua ederdi: أللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ مُذْهِبَ الْبَاسِ، وَاشْفِ أنْتَ الشَّافِى، لاَ شِفَاءَ اِلاَّ
شِفَاؤُكَ، شِفَاءًَ لاَ يُغَادِرُ سَقَماً
“Allâhümme Rabbe’n-nâsi müzhibe’l-bâsi veşfi ente’ş-Şâfî lâ şifâe illâ şifâüke şifâen lâ yüğâdiru seqamen.”
Manası: “Ey insanların Rabbi olan Allah'ım! Hastalığı gider buna şifa ver. Şifa veren yalnız Sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hiçbir hastalık bırakmasın.”[14]
İbn Amr (r.a)’dan rivâyetle; Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse bir hasta ziyaretine geldiği zaman:
اللَّهُمَّ اشْفِ عَبْدَكَ يَنْكَأُ لَكَ عَدُوًّا أَوْ يَمْشِي لَكَ إِلَى جَنَازَةٍ
“Allâhümmeşfi abdeke yenkeü leke adüvven ev yemşî leke ilâ cenâzetin.”
Manası: “Allah’ım bu kuluna şifa ver. Olur ki Senin rızanı kazanmak için düşmanlarla savaşıp onları yaralar veya bir cenazenin namazında bulunmak için yürür.”[15]
Sabit İbn Kays İbn Şemmâs (r.a)’den rivayetle: ‘Rasûlüllah (s.a.v) ben hasta iken yanıma gelip şu duayı okudu: “Ey insanların Rabbi! Sabit İbni Kays İbni Şemmas'tan acıyı kaldır.” Sonra Büthan (olarak isimlenen vadi)den toprak alarak bir bardağa koydu üzerine su döküp: بِسْمِ اللهِ تُرْبَةُ أَرْضِنَا بِرِيقَةِ بَعْضِنَا لِيُشْفَى بِهِ سَقِيمُنَا بِإِذْنِ رَبِّنَا
(“Bismillâhi türbetü erdına birîqati ba’dınâ liyüşfâ bihî seqîmünâ bi izni Rabbinâ.”
Manası: “Bismillah. Arzımızın toprağı birimizin tükrüğü ile Rabbimizin izniyle hastamız şifa bulacaktır” dedi ve)[16] nefes etti[17] sonra (su ile karışan bu toprağı) üstüme serpti.”[18]
İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyetle; Rasûlüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Her kim eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun yanında şu duayı yedi kere okursa (hasta) mutlaka şifa bulur:
أَسْأَلُ اللَّهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ أَنْ يَشْفِيَكَ
“Es’elüllâhe’l-azîm Rabbe’l-arşi’l-azîm. En yeşfîke.”
Manası: “Yüceler yücesi ve büyük arşın sahibi Allah’tan sana şifa vermesini isterim.”[19]
Cebrail (a.s)’ın Rasûlüllah (s.a.v)’i Okuması:Ebu Sa’id el-Hudri (r.a)’den rivayetle: ‘Cebrail (a.s) Rasûlüllah (s.a.v)’in yanına geldi ve: “Ey Muhammed! Hasta mısın?” diye sordu. O’ndan: “Evet!” cevabını alınca Cibril (a.s) şu duayı okudu:
بِسْمِ اللَّهِ أرْقِيكَ مِنْ كُلِّ دَاءٍ يُؤذِيكَ، وَمِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أوْ عَيْنِ حَاسِدٍ، أللَّهُ يَشْفِيكَ، بِسْمِ اللَّهِ أرْقِيكَ
“Bismillâhi erqîke min külli dâin yü'zîke ve min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin. Allâhü yeşfîke bismillâhi erqîke.”
Manası: “Seni Allah'ın adıyla Sana eza veren bütün hastalıklara karşı bütün kötü nefis ve hasedci gözlere karşı Sana okuyorum. Allah Sana şifa versin Ben Allah'ın adıyla Sana dua ediyorum.”[20]
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) hastalığımda beni ziyarete gelmişti ve: “Cibrîl’in bana getirdiği bir duâ ile seni okuyayım mı?” buyurdu. Ben de: “Evet anam babam Senin yoluna feda olsun oku” dedim. O da şu duâyı üç kere okudu:
بِسْمِ اللَّهِ أَرْقِيكَ وَاللَّهُ يَشْفِيكَ مِنْ كُلِّ دَاءٍ فِيكَ مِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
“Bismillâhi erqîke vallâhü yeşfîke min külli dâin fîke min şerri’n-neffâsâti fi’l-uqadi ve min şerri hâsidin izâ hased.”
Manası: “Allah adıyla seni okuyorum. Allah sana şifa versin her türlü dert ve sıkıntıdan kurtarsın düğümlere üfleyerek büyü yapanların şerrinden ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden sana şifa versin.”[21]
Şiddetli Ağrılara Karşı Okunacak Dua ve Tedavi Metodu: Osman İbn Ebi'l-Âs (r.a)’den rivayetle: ‘Rasûlüllah (s.a.v)’e müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımın olduğunu söyledim. Bana: “Sağ elini vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve: “Üç kere: ‘بِسْمِ اللَّهِBismillah (Allah’ın ismiyle)’ dedikten sonra yedi kere (ağrının üzerinden) meshet ve (her meshte) şu duayı oku: أعُوذُ بِعِزَّةِ اللَّهِ وَقُدْرَتِهِ مِنْ شَرِّ مَا أجِدُ وَأُحَاذِرُ
“Eûzü bi ızzetillâhi ve qudratihî min şerri mâ ecidü ve uhâziru.”
Manası: “Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum” diyeceksin. [22]
Tirmizi’deki rivayette de Rasûlüllah (s.a.v) Osman b. eb’îl As (r.a.)’e şöyle dua etmesini tavsiye ediyor: “Sağ elini ağrıyan yerine koy ve yedi sefer:
أَعُوذُ بِعِزَّةِ اللَّهِ وَقُدْرَتِهِ وَسُلْطَانِهِ مِنْ شَرِّ مَا أَجِدُ
“Eûzü bi ızzetillâhi ve qudratihî ve sültânihî min şerri mâ ecidü.”
Manası: “Bendeki duyduğum sancının şerrinden Allah’ın gücüne ve kuvvetine sığınırım.”[23]
Osman İbn Ebi'l-Âs (r.a): ‘Ben bunu birçok kereler yaptım. Allah Teâlâ benden hastalığı giderdi.’[24]
Hastalık Nedeniyle Konuşma Melekesini Kaybedene Yapılacak Tedavi Metodu: Ümmü Cündüb (r.anha)’dan rivayetle: “Has’am kabilesinden bir kadın bir hastalıktan dolayı konuşamayan bir çocuğu ile Rasûlüllah (s.a.v)’e geldi ve: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bu benim oğlum ve ailemden kalan tek kişidir. Bir sıkıntı geldi ve konuşamıyor’ dedi. Rasûlüllah (s.a.v): “Bana biraz su getirin” buyurdu. O’na su getirildi o su ile ellerini yıkadı ağzını çalkaladı sonra kadına verdi ve: “Oğluna bu sudan içir bir miktarını da üzerine dök ve Allah’tan onun için şifa dile” buyurdu.
Ümmü Cündüb (r.anha) demiştir ki: “Sonraları ben o kadına rastladım ve o sudan bana bir miktar hediye etsen dedim. O da o su bu çocuğa aittir” dedi.
Yine Ümmü Cündüb (r.anha) diyor ki: “Bir yıl sonra kadınla tekrar karşılaştım ve oğlunun durumunu sordum o da dedi ki: “Oğlum öyle bir akıllandı ki insanlar arasında eşi ve benzeri yoktur.”[25]
Rukyenin Öğrenilmesi Sünnettir: Nebi (s.a.v) Şifa binti Abdullah (r.anha)’ya: “Hafsa (r.anha)’ya yazı yazmayı öğrettiğin gibi Nemle denilen hastalığa karşı okunan duayı da öğretsen ya” buyurdular.[26]
2- Haram Olan Rukye: Anlaşılmaz sözler anlamsız kesik harfler bilinmeyen isimler bilenlerin Arapçadan başka bir dille rukye yapması demir tuz kullanarak veya ip bağlayarak rukye yapılması haram kılınmıştır.
İçerisinde şirk emaresi bulunmayan ve fayda verdiği de tecrübe edilmiş uygulamalar bunun dışındadır. Avf İbn Mâlik (r.a)’den rivayetle: “Biz cahiliye devrinde afsunlama yoluyla tedavide bulunurduk. Bu durumumuzla ilgili olarak: ‘Ey Allah'ın Resûlü! Bu hususta (bize) ne dersin?’ diye sorduk. (O da) bize: “Okuduğunuz duaları Bana arzedin bakayım!” buyurdular. (Biz de (okuyageldiklerimizi) okuyup arzettik. Nebi (s.a.v) dinledikten) sonra: “İçerisinde şirk olmayan dua ile rukye yapmada bir beis yoktur!” buyurdular.[27]
Akrep Sokmalarına Karşı Rukye Yapmak: Câbir (r.a)'dan rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) ruky'e yapılmasını yasakladı. Amr ibn Hazm'ın çocukları gelip şöyle dediler: ‘Ya Rasûlallah! Biz bir tür rukye yapardık ve onunla akrep sokmalarına karşı korunurduk.’ Rasûlüllah (s.a.v): “Ona dönün onda bir kötülük görmüyorum. Sizden her kim kardeşine fayda vermeye güç yetirirse ona faydalı olsun” buyurdu.[28]
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayetle: “Bir adamı akreb soktu acısından gece boyunca uyuyamadı. Sonra durumu Peygamber (s.a.v)’e haber verildi. Rasûlüllah (s.a.v): “O kimse akşamleyin
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
“Eûzü bikelimâti’llâhi’t-tâmmâti min şerri mâ halega.”
Manası: “Yarattıklarının şerrinden Allah’ın mükemmel kelimelerine sığınırım” deseydi hiçbir akreb sokması ona zarar veremeyecekti” buyurdu.[29]
Nazar/Göz Değmesine Karşı Yapılacak Tedavi Metodları:Ebû Huzâme (r.a) babasından rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v)’e sordum: “Ey Allah’ın Rasûlü! Okumak şeklinde yaptığınız şeylerin kullandığımız ilaçların ve her türlü korunma tedbirlerinin Allah’ın kaderinden bir şeyi önleyeceği kanaatinde misiniz?” Rasûlüllah (s.a.v)’de: “Onların hepsi Allah’ın kaderindendir”buyurdu.[30]
İbn Abbâs (r.a)’den rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) buyurdu ki: “Göz değmesi haktır. Eğer kaderi (delip) geçecek bir şey olsaydı bu göz değmesi olurdu. Yıkanmanız taleb edilirse yıkanıverin.”[31]
Âişe (r.anhâ)’dan rivayetle: “Gözü değene abdest alması emredilir ondan akan abdest suyu toplanır ve bununla göz değmesine uğrayan kişi yıkanırdı.”[32]
Muhammed İbn ebî Ümâme İbn Sehl İbn Hanîf babasından rivayetle: ‘Babam Sehl (r.a) (Ordu ile beraber giderken Cuhfe yakınlarındaki) Harrâr nam mevkide yıkanmak için üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu sırada Âmir İbn Rabîa (r.a) ona bakıyordu. Sehl (r.a) bembeyaz bir tene güzel görünüşlü bir cilde sahipti. Âmir (r.a): “Ne bugünkü bir manzarayı ne de böylesini ancak çadıra çekilmiş bâkirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim” dedi. Sehl (r.a) daha orada iken hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddetlenerek yere yıkıldı. Durum Rasûlüllah (s.a.v)’e haber verildi. “(Ey Allah’ın Rasûlü!) Sehl başını kaldıramıyor onun ordu ile gelmesi imkansız bir durumda” dediler. Nebi (s.a.v): “Onunla ilgili olarak herhangi bir kimseyi itham ediyor musunuz?” diye sordu. ‘Âmir İbn Rebîa var’ dediler. Rasûlüllah (s.a.v) onu çağırtıp kendisine kızdı ve: “Sizden biri niye kardeşini öldürüyor? Niye bir “كَ الله رَ باَBârakallâh!” demedin? Kardeşin için abdest al!” buyurdu. Bunun üzerine Âmir (r.a) yüzünü ellerini kollarını dizlerini ve ayaklarının etrafını ve uyluk kısmını bir kaba yıkadı. Sonra bir adam bu suyu Sehl (r.a)’in üzerine arkasından döktü; derken anında iyileşti.’[33]
Aişe (r.anha)’dan rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) göz değmesinden dolayı rukye/okuma tedavisi yapılmasını emrederdi.”[34]
İbn Abbas (r.a)’den rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) torunu Hasan ve Hüseyin’e korunmaları için şu duâyı okurdu:
اُعِيذُ كُمَا بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَ مَّةٍ
“Üıîzü kümâ bikelimâtillâhi’t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.”
Manası: “Her şeytândan zehirli böceklerden her kötü gözden Allah’ın mükemmel kelimelerine sığındırırım” der ve şöyle devam ederdi: “Babamız İbrahim İsmail ve İshak aleyhimesselâmı bu duâ ile Allah’a sığındırırdı.”[35]
3- Şirk Olan Rukye: Allah Teâlâ'dan başkasına dua ederek sığınarak veya yardım dilenerek yapılan rukye şirktir. Meleklerin peygamberlerin cinlerin ve benzeri varlıkların isimleriyle rukye yapmak gibi... Bunların tamamı Allah Teâlâ'ya şirk koşmaktır. Nitekim her gün namazda okumuş olduğumuz Fatiha Sûresinde “(Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz” [36] demekteyiz.
Abdullah b. Mes’ud (r.a)’den rivâyetle; Rasûlüllah (s.a.v)’den işittim şöyle buyurdu: “İçerisinde büyü küfür ve anlaşılmaz sözlerin ve şekillerin bulunduğu şeyleri okuyarak hasta tedavi etmek gözboncuğu ve benzeri şeyler takınmak suretiyle onlardan bir şeyler beklemek ve iki kişi arasında sevgi ve muhabbet gerçekleştirmek için yapılan tüm şeyler şirktir yani Allah’ın gücü yanı sıra başka şeylerden de medet beklemek anlamına geldiği için kişiyi şirke sokmuş olur.”
Zeyneb (r.anha): “(Ey Abdullah!) Niçin böyle söylüyorsun? Benim gözüm bir ağrıdan dolayı çapaklanıyordu. Ben de falan Yahudi’ye gittim o da bana efsun yaptı ve gözümün ağrısı dindi.”
Abdullah b. Mes’ud (r.a) da şöyle cevap verdi: “Bu şeytanın işinden başka bir şey değildir. Şeytan seni bu efsun işine inandırmak için senin gözünü eliyle dürtüyor Yahudi sana efsun yapınca da şeytan elini senin gözünden çekiyordu. Ama sen bir ağrı ve sancı duyduğun vakit Rasûlullah (s.a.v)’in dediği gibi:
أَذْهِبْ الْبَأْسَ رَبَّ النَّاسِ اشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لاَ شِفَاءَ اِلاَّ شِفَاؤُكَ شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَمًا
“İzhibi’l-be’se Rabbennâsi işfi ente’ş-şâfî lâ şifâe illâ şifâüke şifâen lâ yüğâdiru seqamen.”
Manası: “Ey İnsanların Rabbi olan Allah’ım! Benden bu ağrıyı gider bana şifa ver Sen şifa vericisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Ben de hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde bana şifa ver” diyerek dua etmen senin için yeterlidir.”[37]
İslâm’ın bu konudaki kuralına uymayanlar hakkında Nebi (s.a.v) buyuruyor ki: “Kim bir temime/muska takarsa Allah muradına erdirmesin kim bir nazarlık takarsa Allah nazardan korumasın.”[38] “Kim bir şey takınırsa (o) ona havale edilir.”[39]
“Ümmetimden yetmiş bin kişi hesapsız olarak Cennete girecektir. Onlar efsun yapmayanlar uğursuzluğa inanmayanlar vücudlarını dağlamayanlar ve ancak Rablerine tevekkül edenlerdir.”[40]

[1] A’raf sûresi 7/55.

[2] A’raf sûresi 7/56.

[3] Kütüb-i Sitte Şerhi c.11 s.332.

[4] Ebu Davud Tıb 19 (3893) / Tirmizi Deavat 94 (3528).

[5]Buhari Tıbb 26 (1968) / Müslim Selâm 61 (2199) / Ebu Davud Tıbb 18 (3888) / Tirmizi Tıbb 15 (2057).

[6]Tirmizi Tıbb 15 (2056) / İbn Mâce Tıbb 34 (3516).

[7]Müslim Selâm 58 (2196) / Ebu Davud Tıbb 18 (3888) / Tirmizi Tıbb 15 (2057).

[8] A’raf sûresi 7/180.

[9]Fethü’l-Bâri İbn Hâcer el-Askalanî 10/206.

[10]Nebi (s.a.v) buyuruyor ki: “Biriniz başına gelen bir zarar ve musibetten dolayı sakın ölümü istemesin. Eğer bunun mutlaka yapacaksa “Allah’ım! Yaşamak benim için hayırlı ise beni yaşat ölmek benim için hayırlı ise beni öldür” desin” buyurmuştur. Buhari Merda 19 (1955) / Müslim Zikr 10 / Ebu Davud Cenaiz 13 (3108).

[11]Tirmizi Daavat 112 (3564).

[12]Tirmizi Tıbb 26 (2075) / İbn Mâce Tıbb 37 (3526).

[13]Ebu Davud Tıbb 19 (3892).

[14]Buharî Merda 14 (1958) / Müslim Selâm 46 (2191) / Tirmizi Da'avat 122 (3565) / İbn Mâce Tıbb 35 (3520).

[15]Ebu Davud Cenaiz 12 (3107).

[16]Buhari Tıbb 38 / Müslim Selâm 54 (2194) / Ebu Davud Tıbb 19 (3895) / İbn Mâce Tıbb 35 (3521).

[17]Okunan hastaya okuyan kimse üfler mi? Aişe (r.anha)’dan rivayetle: “Rasûlüllah (s.a.v) okuduğu hastaya üflerdi.”Ebu Davud Tıbb 18 / İbn Mâce Tıbb 38 (3528).

[18]Ebu Davud Tıbb 18 (3885).

[19]Buhari Merda 14 / Tirmizi Tıbb 32 (2083) / Ebu Davud Cenaiz 12 (3106).

[20]Müslim Selam 40 (2186) / Tirmizi Cenaiz 4 (972) / İbn Mâce Tıbb 36 (3523).

[21]İbn Mâce Tıbb 36 (3524).

[22]Müslim Selâm 67 (2202) / Ebu Davud Tıbb 19 (3891) / Tirmizi Tıbb 29 (2080)/ İbn Mâce Tıbb 35 (3522) / Muvatta Ayn 4 (1696).

[23]Tirmizi Tıbb 29 (2080).

[24]Müslim Selâm 67 (2202) / Ebu Davud Tıbb 19 (3891) / Tirmizi Tıbb 29 (2080)/ İbn Mâce Tıbb 35 (3522) / Muvatta Ayn 4 (1696).

[25]İbn Mâce Tıbb 36 (3524).

[26]Ebu Davud Tıbb 18 (3887).

[27]Müslim Selâm 64 (2200) / Ebu Davud Tıbb 18 (3886).

[28]Müslim Selâm 61 (2199).

[29]Ebu Davud Tıbb 19 (3888) / İbn Mâce Tıbb 35 (3518).

[30]Ebu Davud Tıbb 19 (3879) / Tirmizi Tıbb 21 (2065) / İbn Mâce Tıbb 17.

[31]Buhari Tıbb 36 / Müslim Selâm 42 (2188) / Ebu Davud Tıbb 14 (3879) / Tirmizi Tıbb 19 (2061).

[32]Ebu Davud Tıbb 15 (3880) / Tirmizi Tıbb 19 (2062).

[33] Muvatta Ayn 1 (1689).

[34]Buhari Tıbb 35 / Müslim Selâm 55 (2195) / İbn Mâce Tıbb 33 (3512).

[35]Ebu Davud Tıbb 19 / Tirmizi Tıbb 18 (2060) / İbn Mâce Tıbb 36 (3525).

[36] Fatiha sûresi 1/5.

[37]Ebu Davud Tıp 17 (3883) / İbn Mâce Tıp 39.

[38]Kütüb-i Sitte Şerhi c.11 s.356.

[39]Tirmizi Tıbb 24 (2072).

[40]Buharî Tıb 17 (1965) / Müslim İman 371 (218).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder