Salı, Kasım 22, 2011

anadoluda kurulan medeniyetler arastır

Zecharia Sitchin ‘in 12. . GEZEGEN adıyla, 1977 yılında yayınladığı, dilimize 1998 yılında çevrilmiş, günümüzde popüler olmuş kitabını okuduğum sırada, iddialarında sürekli atıf yaptığı Sümer Tablet ‘lerinden dolayı, inanmakta güçlük çektiğim bazı tablet çevirileri oldu. Beni şaşırtan konular ve cümlelerle karşılaşınca, Sümer tabletleri hakkında araştırmaya başladım. İnancımı etkileyen öyle metinler vardı ki, kutsal kitaplarımızda ki anlatılanlar ile aynı veya benzerdi. Ürkerek, şaşırarak bu kez kutsal kitaplara döndüm. Sümerler ve kutsal kitapları çok az yorum yaparak, yalnızca benzerliklerini ve ilgilerini ortaya koyarak, sizlere aktarmaya ve sizlerle paylaşmaya karar verdim ve bugünkü sunumu hazırladım.
Rönesans ve Reformların yüzyıllarında( 15 ve 16 ) eski Yunan Uygarlığı ‘nın pek çok yapıtının Avrupa dillerine tercüme edilmesiyle, Avrupa medeniyeti, karanlıklar içinden kurtulurken; şükran nişanesi olarak ta; Yunan ve Latin Kültürü ‘nün üstünlüğünü yıllarca dile getirdi ve savundu.
Zaman geçtikçe Yunan Uygarlığı ‘nın bilgi kaynağının; Orta Doğu vasıtasıyla veya doğrudan Mısır Uygarlığı ‘ndan oluştuğunu ve geliştiğini fark ettiler. Bu kez gözleri Mısır ve Orta Doğu ‘ya çevrildi. Yıllarca Mısır hiyerogliflerinde metinler çözülmeye çalışıldı, gerçek bilgi kaynağı, gün ışığına çıkmıştı.
Ancak; Avrupalının düşüncesi yine bulanıktı, inanç kaynağı olan, Eski ve devamı Yeni Ahitlerde adı geçen ve bilinmeden ve doğrudan kabul edilen eski uygarlıklar ve şehirler bu kez merak uyandırmaya başladı. İlahiyatçılar ile bilim adamları, bulduklarıyla ya sustu, ya çığlık attı - ya şaşırdı, ya da sevindi, ama her şeyi iyice birbirine karıştırdı.
Tevrat Yaratılış 10. Bab/8-12 ‘de
“Kuş ‘un Nemrut adında bir oğlu oldu, yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı. Rab ‘bin önünde yiğit bir avcıydı, “Rab ‘bin önünde Nemrut gibi yiğit avcı” sözü buradan gelir. İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı. Sonra Asur ‘a giderek Ninova, Rehovat-ir, Kalah kentlerini ve Ninova ‘yla önemli bir kent olan Kalah arasında Reseni kurdu. Büyük şehir budur. ”
Ne diyordu Tevrat, neresiydi buraları? Asur, Erek, Babil. Bu bölge hakkında İ. Ö. IV ile İ. S. IV yy. larda Herodotos ve Ksenofon, Sicilyalı Diodoros, Yaşlı Plinius ve Straban bir şeyler anlatıyordu. Bu kayıp ülkeler, şehirler nasıl bulunacaktı? Bir zamanlar uygar dünyanın merkezi olan bu yerler nerelerdeydi? Mezopotamya ‘nın yıkık taşlarının hüzünlü görkeminden bile yoksun harabelerle kaplı bu eski toprakları kim bulacak ve kim inceleyecekti? 1620 ‘de Romalı Pietro Della Valle, 1644 ‘lü yıllarda Fransız Jean-Baptiste Tauernier ve 1770 ‘de Danimarkalı Carsten Niebuhr gibi meraklı gözüpek insanlar Persepolis ‘te geziyordu. Grek ‘lerin kıskançlık ve gıpta ile baktığı ve daha sonra yakıp yıktığı Persepolis, o günlerde bilinen ve ilk gidilecek yerdi.
I. Darius ‘un İ. Ö. 521-486 kendine yaptırdığı mezar ile oğlu I. Kerkes ‘in İ. Ö. 485-465 Hemedon ‘da yaptırdığı 3 sütunda, 20 ‘şer satırdan oluşan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder