ANADOLU UYGARLIKLARI
Anadolu, iklimi, jeopolitik konumu tarım, hayvancılık ve ticarete elverişli oluşu, gôç yolları üzerinde bulunması nedeniyle ilkçağda ônemli bir konuma sahiptir .Çeşitli uygarlıkların kurulduğu bir bölgedir.
Anadolu’da Tarih öncesinde de önemli yerleşim birimleri kurulmuştur . Antalya yakınlarında Karain, Bel dibi ve Belbaşı mağaraları, Antakya’daki Mağaracık yontma taş devrine uzanan en eski yerleşme yerleridir . Cilalı taş devrinde ise Çatal höyük, Hacılar, Beyce sultan yerleşim merkezleridir. Maden devrinde ise Truva, Alişar ve Alacahöyük önemli merkezlerdir .
Anadolu; -Ticaret ve göç yolları üzerinde olması
-Verimli topraklara sahip olması
-İklim koşulları
-Coğrafi konumu gibi nedenlerle değişik kavimlerin istila ettikleri ve yerleştikleri bir bölge olmuştur. Yontma Taş Devri’ne ait Antalya Karain Mağarası, Cilalı Taş Devri’ne ait Konya Çatalhöyük, Maden Devri’ne ait Çanakkale Truva, Konya Karahöyük, Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük önemli yerleşim merkezleridir.
Hititler:
Hititler: (M.Ö: 2000-VIII.yyl.) M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak kıvrımı içinde çevresinde Kapadokya’da yerleşmişlerdir. Başkentleri Hattuşaş’tır(Boğazkôy). Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. Anadolu’da bilinen ilk siyasal birliği kurdular. İlk zamanlarda fethedilen Ülkelerin yônetimi prenslere verilmekteydi. Sonraları ise krallığa geçildi. Devletin başında, büyük kral unvanlı bir hükümdar bulunurdu. Kral aynı zamanda baş rahip, başkomutan ve baş yargıçtı. Ancak kralın yanında, asillerden oluşan bir danışma meclisi Pankuş meclisi ve Tavananna adlı kraliçe de devlet yönetiminde söz sahibi olurdu
Tanrı sayısının çokluğundan dolayı ülkelerine Bin Tanrı ili de denilir. Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Ana kraliçe (Tavananna)’nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir. Ordu ise piyadelerden ve savaş arabalarından oluşuyordu.
Aynı zamanda tımar sistemine benzer bir ordu meydana getirilmişti. Hititler Ege göçleri ve Friglerin saldırılarıyla yıkılmışlardır
Dinleri :
çok tanrılı olup, temizlik tapınmanın tek şartı sayılmıştır . Kendilerine özgü iki tür yazı kullanmışlardır. Çivi yazısı ve hiyeroglif yazısı (resim yazısı)., Hukuk: Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti. Hitit hukuku Mezopotamya hukukuna nazaran daha adil ve insancıl idi. Ölüm cezası ancak devlete ve hükümdara karşı işlenen suçlara verilirdi. Bunun dışındaki suçlar para cezası (fidye esası) ile cezalandırılırdı, Hititlerde aile ve ceza hukuku gelişmiştir. Ailede babanın üstünlüğü esastır.
Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devleti’nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdırırlardı. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel örnekleridir. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
Hititlerle Mısır arasındaki savaş (M.O. 1280′de Kadeş antlaşması ile sonuçlanmıştır .Önemi tarihteki ilk yazılı anlaşma olmasıdır. İvriz Yazılı kaya kabartmaları Hititlerden kalma savaş figürleridir.
Frigler:
M .Ö 1200 yılında Boğazlar üzerinden Anadolu’ya girdiler. Hitit hakimiyetine son vererek Sakarya vadisine yerleştiler. Başkentleri Polatlı yakınlarında Gordion’dur. Krallarına Midas adı verilir. M.Ö VIII. yüzyılda Çukurova’ya kadar uzanan bölgeleri hakimiyetleri altına aldılar. Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya giren Kimmerler tarafından yıkıldılar (M.Ö 676).
Frigler tarımla ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluktu. Frig kralları tarımın gelişmesine çalıştılar. Tarımı koruyucu kanunlar çıkardılar. Tarımı korumak için sert cezalar uygulamışlardır. Bir saban kırmanın cezası ölümdü.
En önemli tanrıçaları Kibele adı verilen tabiat tanrıçasıdır. Tanrıların ilkbaharda doğup sonbaharda öldüğüne inanılması doğa-din ilişkisine bir örnek olarak gösterilebilir.
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar:
Gediz ve Menderes ırmakları arasında yaşadılar. Frig hakimiyetinin sona ermesi ile bölgeye hakim oldular. Başkentleri Sard’dır. Krallarına Giges adı verilir. Efes’ten başlayıp , Mezopotamya’da Asurluların başkenti Ninova’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yaptılar. Bu yol doğu-balı ticaretini geliştirdi. Bunun sonucunda da ticareti kolaylaştırmak amacı ile ilk kez altın para kullanıldı(M.O. 700). Böylece değiş –tokuş (trampa) usulüne son vermişler ve ticari ilişkilerde kolaylık sağlamışlardır. Lidyalılar ulusal bir ordu kurmak yerine ücretli askerlerden oluşan bir ordu kurmuşlardır. Bu durum uzun süre varlıklarını sürdürmelerini engellemiştir. M.Ö. 547′de Persler tarafından yıkıldılar.
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar dini inançlar ve sanat alanında Anadolu ve Yunan kültürünün etkisi altında kaldılar.
Urartular: (M.Ö: IX-VI.yy.)
Doğu Anadolu’da Van gölü ve çevresinde yaşayan Urartuların başkentleri Tuşpa (Van) dır. Anadolu’da ilk defa federal bir devlet kurmuşlardır. Savaş tanrısı Haldi‘ye inanılması askerliğin önemli olduğunu gösterir. Tarım ve hayvancılık yanında maden işlemeciliği. kaya oymacılığı ile de uğraştılar. Özellikle maden işçiliği ve mimari de ilerlemişlerdir. Kayalara oyulmuş muhteşem kaleler, saraylar, tapınaklar, karayolları ve su tesisleri bu uygarlıktan günümüze kalmış kalıntılardır. (Van kalesi, çavuş tepe, Altın tepe Urartulardan kalma eserlerdir.)
Çivi yazısını kullanmışlardır.
Asur ve Kimmer saldırıları Urartuların gücünü azalttı. M.Ö VI. yüzyılda İskit ve Med saldırıları sonucu Urartu hakimiyeti sona erdi.
İonlar:
Yunanistan’a gelen Dorların önünden kaçarak Anadolu’ya geçen Akalar tarafından kuruldular. M.Ö 1200 yılında Akalar, adalar üzerinden Batı Anadolu’ya göç ettiler. Büyük Menderes ile Küçük Menderes nehirleri arasında kalan kıyı bölgelerine yerleştiler. Bu bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ionlar adı verilir. İonlar, polis adı verilen şehir devletleri kurdular. M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren Efes, Milet, Foça gibi şehirleri kurdular. Siyasal yapılanmaları şehir devleti şeklindedir, hiç bir zaman merkeziyetçi olmamışlardır. Deniz ticareti ve kolonicilik alanında ileriydiler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz’de birçok koloniler kurmuşlardır.
Anadolu’da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeydedirler. Çünkü;
1- İonlar, Ön Asya’dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasındadırlar ve doğu batı arasında köprü vazifesi görürlerdi.
2- Diğer Anadolu uygarlıklarından etkilenmişlerdir.
3- Tarım ve ticaretle gelişmiş olduklarından bilim ve kültüre ônem vermişlerdir.
4- Şehir devletleri şeklinde yônetilmiş oldukları için serbest düşünce gelişmiştir.
Ön Asya’dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. İonlar, sanat alanında da önemli gelişmeler gösterdiler. İon Nizamı denilen mimari üslubun yaratıcısıdırlar (Artemis tapınağı ionyalılar’a aittir). İon tarzında mimarı eserler yarattılar. Tapınaklar, açık hava tiyatroları bu alanda ki en güzel yapıtlardır.
Ticaretin gelişmesi sonucu birçok kültür ile temas kurdular. Ekonominin gelişmesi ve demokrasinin varlığı; fikir hayatı, sanat ve bilim alanında önemli gelişmelere neden oldu. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe , matematik ve astronomi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya’da Ksenefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe’de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İonyalıların en tanınmış bilginleridir..
Tiranlık yönetimi de ilk defa İon şehirlerinde görülür.
İonlar, Fenike Alfabesi’nden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İon şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir.
Bir insanın Tanrılaşabilmesi için kusursuzluğa, mükemmelliğe ulaşması gerekirdi. Bu nedenle sportif yarışmalar büyük önem kazanmıştır, insanların Tanrılaşması için bir araç olarak görülmüştür.
M.Ö. 650-546 yıllarında önce Pers istilasına, daha sonra İskender ve Roma istilasına uğramışlardır.
MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI
Mezopotamya Uygarlıkları
Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan Fırat ve Dicle ırmakları arasında kalan bölgenin ilkçağdaki adıdır. Bu bölge;
-göç yolları üzerinde olması
-topraklarının verimli olması
-ikliminin elverişli olması
-ırmaklarından sulamada yararlanılması
gibi nedenlerle tarihsel dönemlerin başından itibaren birçok uygarlıklara sahne olmuştur.
Özellikleri:
1. Düzlük bir bölge olmasından dolayı kolaylıkla istilalara uğramıştır.
2. Bölge taş bakımından fakir olduğundan günümüze az sayıda eser ulaşmıştır.
Sümerler (M.Ö 4000 -2350)
-Dünyanın bilinen ilk uygarlığıdır.
-ilk şehir devleti (Site) görülür.
-ilk defa yazıyı kullanarak tarihsel çağları başlattılar. -Dört işlemi kullanmışlar, sayıları bulmuşlar ve çemberi 360° ye bölmüşlerdir.
-ilk yazılı kanunlar Sümer kralı Urgakina tarafından yapılmıştır.
-Ay yılı takviminin temellerini atmışlardır.
-Çok tanrılı bir dinsel inanış vardır
-Krallar aynı zamanda rahiptir.
-Öldükten sora yaşam inancı yoktur. (Bu nedenle mezarlarına bir şey koymazlardı.)
Akadlar (M.Ö 2350 -2150)
Dünyada ilk merkezi devleti ve ilk büyük imparatorluğu kurmuşlardır. Bu imparatorluğun devamı için ilk defa sürekli orduya geçmişlerdir.
Babilliler (M.Ö 1800 -539 -478)
Babil tableti
Hammurabi zamanında eski Sümer kanunlarını daha sert ve daha sistematik bir hale getirmişlerdir. Bütün gücü kendisinde toplayarak dünyada bilinen ilk mutlak monarşiyi kurmuştur. Ayrıca gücünü gökteki tanrılara değil, dünyevi bir kurum olan orduya dayandırması dar anlamda Laik devlet yönetimine kanıt sayılmıştır
Elamlılar
Bu uygarlık hakkında bilgiler oldukça azdır Madencilik ve seramik sanatında ileriydiler.
Asurlular (M.Ö. 2000 -609)
Anadolu’da kara ticaret kolonileri kuran Asurlular Mezopotamya Uygarlığını, örneğin Sümer çivi yazısını Anadolu’ya öğretmişlerdir. Ön Asya’da atlı birlik kullanan ilk kavim Asurlular olmuştur Asurluların hukuk kuralları Sümerlerin aksine olup Babillilere benzer Oldukça sert yaptırımlı hukuk kuralları vardı.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bôlgeye Mezopotamya adı verilir. Bu bôlgede Sümer, Akad, Babil ve Asur krallıkları kurulmuştur.
Sümerler, Orta Asya kôkenli kavimlerdir. Şehir devletleri halinde varlıklarını sürdürdüler. Arabistan kôkenli Samiler, Sümer ülkelerine gelerek yerleştiler. Mezopotamya’da merkezi devletler kurdular.
Mezopotamya’da Devlet Yönetimi: Tanrı adına inşa edilen bir tapınağın etrafındaki evlerin, bir sur ile çevrilmesinden siteler oluştu. Bir sitenin bir veya birkaç siteyi hakimiyeti altına almasıyla da şehir devleti meydana geldi. Devlet yônetiminde kraliçelerinde sôzü geçerdi. Siteleri, patesi adı verilen prensler yönetirdi. Bir patesi, sitenin en büyük mülki, hukuki ve dini Lideri idi. Mezopotamya’da Sami hakimiyetlerinin kurulmasıyla merkezi devlet yônetimleri ortaya Çıktı.
Din: Sümerler dünyevi bir inanca sahipti. Ölümden sonraki hayata inanmıyorlardı. Ancak onları daha çok bu dünya ilgilendirmekte idi. Sümer ve Sami tanrıları insanlara benzerdi. Tek farkları ôlümsüz olmalarıdır. Tüm Mezopotamya için kutsal sayılan tanrıların yanında her şehrin kendisine ôzgü tanrıları da vardı.
Yazı ve Edebiyat: Yazıyı ilk kullanan Sümerlerdir. Sümer çivi yazısında sesli harfler olmadığından harf yazısı değildir. Sümer edebiyatı; ilahi, efsane ve destan türlerinde gelişti. En ônemli destanlar arasında Gılgamış, Yaradılış ve Tufan yer alır. Samiler, Sümer edebiyatının etkisi altında kalarak, Sümer edebiyatını benimsemiş ve kopya etmişlerdir.
Bilim ve Sanat: Sümerler, yıldızların insan yaşamı ile çok sıkı bir ilişkisi olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle yıldızların hareketlerini yakından incelemeye başladılar. Bu sayede astronomi bilimi oldukça gelişti. Ziggurat adı verilen tapınaklar aynı zamanda bir rasathane durumunda idi. Burada bulunan rahipler dini gôrevlerinin yanı sıra gôk bilimi ile de uğraşırlardı. Sümerler, yıldızları kümelere (burçlara) ayırdılar. Bir yılı 360 gün, bir ayı da 30 -gün olarak kabul ettiler. Alan, hacim, uzunluk ve ağırlık ôlçüleri, Sümerler tarafından bilinmekteydi. Babilliler, Güneş ve Ay saatini bulmuşlar, Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamışlardır.
MISIR UYGARLIĞI (MÖ 3000′den MÖ 525′e kadar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder